Halit Cura ile sözlü tarih görüşmesi

Abstract

1940 yılında Bursa’da doğan Halit Cura, Ertuğrul Gazi ile birlikte Kayı Boyu’ndan gelen Cura Bey’i soyuna mensuptur. Babasının isteği ile soylarını araştıran Cura, Söğüt’te bu isimde bir caminin olduğu bilgisine ulaşsa da, yerli halkın Cura Bey’i tanımadığını tespit eder. Komşularından ve mahallenin eski halinden detaylıca bahseder. Dedesinin işgal döneminde Abdülrezzak Püskülsüz Efe’yi gizlice desteklediğini söyler. Celal Bayar ile Bursa Festivali sırasındaki tanışma hikayesini anlatır. O sıralarda halk alışverişini Tahtakale’den yapar. Alınan şeyler zembillerle eve taşınır. Evlerde Pınarbaşı’ndan gelen sular mevcuttur. Radyo evlerde olmasına karşın, buzdolabı yoktur. Buzdolabına olan ihtiyaç Uludağ’dan büyük buz kalıpları satın alınarak karşılanır. Ramazan aylarında tüm aile sahura kalkar. Davulcular maniler okur, iftar vaktinde herkes birlikte orucunu açar. Bayramdan önce hediyeler alınır ve mendil taşıma geleneği devam ettirilmeye çalışılır. Bayram namazından sonra yapılan kahvaltıların önemi büyüktür. Bayram namazı da iftar gibi topla duyurulur. Yine bayram günlerinde öğlen vakti Pınarbaşı’ndaki bayram yerine gidilir. Mahalleyi zengin olarak tanımlayan Cura, bu zenginliğin maddiyattan değil, komşuluk ilişkilerinin güzelliğinden kaynaklandığını söyler. O zamanlar giyim kuşuma şimdiki kadar önemli verilmediğini düşüncesindedir. Eskiyen eşyaların nasıl değerlendirildiğini anlatır. Tahtakale’de akşamları peygamber pazarı olur. Tezgahta kalanların hepsi 2 veya 3 liraya satılır. Düğünlerde gelin evden alınırken görülmemesi için çarşaflar gerilir, bereket olsun diye pirinç, şeker veya para atılır. Sünnetlerde tek çocuk sünnet ettirilmez. Eğer tek çocuksa onunla birlikte ihtiyaç sahibi çocuklar da sünnet ettirilir. Sünnette faytonlarla Emir Sultan’a gidilir.