Görüşme Özeti | 1922 yılında Beylerbeyi'nde doğan Ahmet Dursun Acundatek’in aşçı olan babası aslen Şebinkarahisar’ın Orta Zağpa köyünden olup, Osmanlıgillerden gelmektedir. 1928’de babasının vefatı ile üç kardeş küçük yaşta yetim kalırlar. İlkokulu Beylerbeyi'nde, ortaokulu ise Üsküdar’da okur, fakat rahatsızlığı sebebiyle eğitimini bırakmak zorunda kalır.1947 yılında Alman harbinde askerliğini yapar. Vaniköy mısır özü yağı, glikoz, nişasta fabrikasında işe başlar ve burada 36 sene çalışır. 21 yıl Çengelköy'de muhtarlık yapar. 95 yaşında olan Acundatek'in, beş buçuk yıl önce eşi vefat eder. Çengelköy’ün değişen çehresinden bahseder. Talimhanede yetiştirilen salatalık ve incirin küfelerle taşınıp motorlara yüklendiğini ve İstanbul’a meyve haline götürüldüğünü anlatır. Zamanla bu bostanlardan hiçbirinin kalmadığını bunların yerini gecekonduların aldığını belirtir. Altınkuma kadar giden vapurları, sütlüce vapurunu, insanların Beykoz’dan Yuşa hazretlerine yürüyerek çıktığı günleri, Özal’ın ilk köprüyü açmasından sonra hacca giden insanların oradan yolcu edilmesini, Topkapı, Vatan Caddesi, Şehremini gibi yerlerde yapılan istimlak sonucu ortaya çıkan molozların denize dökülmesiyle oluşan sahil yolu gibi farklı konulardan bahseder. 1980 ihtilalinde, Bedrettin Dalan’ın askeriyeyi arkasına alarak Eminönü’nden Silahtar'a, İstanbul’un değişimiyle ilgili yaptıklarını yıkım olarak niteler. Kendi çalışmış olduğu Vaniköy mısırözü yağı fabrikasının, Amerika’nın büyük şirketlerinden Cargill’e satıldığını söyler ve onların Türkiye’de yaptıkları yardımlardan bahseder. Oturduğu evin Abdülhamit’in başyaveri Zekeriya Bey’in evi olduğunu söyler. Beylerbeyi'nde hali vakti yerinde olan insanların, lokantaya gelip yemek yemelerinin ayıp sayıldığı günleri, insanları durdurup kendini dinleten o güzel ezanları anlatır. 6-7 Eylül’de yaşanan olayları ve komşularının başına gelenleri, şahit olduklarını üzüntüyle anlatır. Varlık vergisinin konulmasından, değişen iktidarlardan ve Menderes’in asılmasından bahseder. 1929’da Tuna nehrinden büyük buz parçalarının kopup gelişini anlatır. Meddahların, tiyatroların, sinemaların, gölge oyunlarının zamanın revaçta eğlenceleri olduğunu ekler. | tr_TR |