Görüşme Özeti | 1947 yılında İstanbul ilinin Tuzla ilçesinde doğan Nursen Temizel’in ailesi, 1923 yılında Selanik’in Kılkış bölgesinden mübadele ile gelerek Tuzla’ya yerleşir. Lozan Anlaşması sonucunda uygulamaya koyulan mübadele kararının tamamen din odaklı olduğunu söyleyen Temizel, ailesinin Tuzla’da yerleştiği Rum evinde doğar. Anne tarafı da 1878 yılındaki Balkan Savaşları sonrasında Bulgaristan, Filibe’den Türkiye’ye göç eder. 1967 yılında kendisi gibi mübadil bir ailenin çocuğu ile evlenir. Yerli halkın mübadil ve göçmenleri Rum zannetmeleriyle sıkıntılar yaşandığını söyleyen Temizel, bu yüzden mübadil çocuklarının uzun yıllar boyunca sadece mübadillerle evlendiğini ifade eder. Çiftin, 3 çocuğu olur (03:36). Baba tarafı, Osmanlı’nın Balkanları fethi döneminde Konya’dan Balkan bölgesine gönderilir. Her ailenin göçten önce yaptığı işe göçten sonra da devam ettiğini, alışkanlıkların ve kültürün kesinlikle değişmediğini ve bir Türk gibi yaşamaya devam ettiklerini anlatır. Aynı şekilde anne tarafı da göçmen olan ve Filibe’den gelen Temizel’in annesi, 3. kuşağı temsil etmektedir. Göçmenlerin, yaşadıkları coğrafyaya ve hakim kültürün yoğunluğuna göre Türkçeyi unuttuklarını ya da Rumcayı öğrendiklerini vurgular. Kılkış bölgesinden gelen aile büyüklerinden bahsederken babaannesinin ilk eşinin Yemen’de savaşırken vefat ettiğini ve daha sonra dedesi ile evlendiğini belirtir. Hem Filibe’yi hem de Kılkış’ı ziyaret eden Temizel, mübadele kararından sonra zorunlu göçe tabi tutulan ailelerin çok zor süreçlerden geçtiğini vurgular. 87 yıldır neredeyse hiç konuşulmayan mübadelenin konuşulması için dernek çatısı altında çeşitli çalışmalar yapılır (06:55). Mübadillerin Türkiye’ye döndükten sonra yaşadığı sıkıntılara değinen Temizel, benzer sıkıntıları Türkiye’den göç eden Rumların da yaşadığını ifade eder. Uyum sağlama sürecinin en az 20 yıl sürdüğünü söyler (08:50). Mübadillerin öngörülü insanlar olduğunu ve özellikle eğitime önem verdiklerini anlatır. Göç sırasında Selanik’te aylarca gemi bekleyen mübadillerin çektiği sıkıntıların ve yoksulluğun Türkiye’ye yerleştikten sonra da devam etmesi, devletin mübadillere bazı yardımlarda bulunmasını gerektirir. Devlet, ekmek ve ekilecek toprak yardımı yapar. Bu sıkıntılar içerisinde ilkokulu bitiren Temizel, 1 sene sonra aynı binada ortaokula devam eder. Kadıköy Moda Kız Enstitüsü’ne ailesinin yönlendirmesiyle kaydolur. Liseden mezun olduktan sonra Köy İşleri Bakanlığı’nın Tuzla’daki halıcılık kursunda memurluk yapar. Çalışmaya başladıktan 2,5 sene sonra evlenir ve 1968 yılının sonunda hiç istemediği halde çalışmaya ara verir (12:57). Bu dönemdeki en büyük avantajı, çocuklarını yetiştirmek için yeterince vakte sahip olmasıdır. Çocukları büyüdükten sonra hem Tuzla’nın hem de mübadillerin ihtiyaç ve taleplerini yansıtacak bir dernek kurmak ister. 1991 yılında açılan derneğin hem kurucu üyesi hem de seçilmiş ilk başkanı olarak 25 yıldır görev yapmaktadır (13:46). Tuzla’da oturdukları Rum evinin mimari yapısı hakkında bilgiler veren Temizel, amcası ve dedesiyle aynı evi paylaştıklarını ancak daha sonra kendi ailesinin Tuzla İstasyonu’nda bir ev yaparak taşındıklarını anlatır. Eğitim alan öğrencilerin ulaşım konusunda yaşadığı sıkıntılara değinir. Evlenene kadar evlerinde elektrik olmadığını ve gaz lambası ışığında ders çalıştıklarını ifade eder. Ailesinin, yaşadığı sıkıntılara rağmen kendisini okutmasını ebeveyninin aydın kimseler olmasına bağlar (16:39). Selanik’te hayvancılıkla uğraşan ve bunun yanında tütün yetiştiriciliği yapan ailesi, Türkiye’de de devletin verdiği 3 dönümlük araziyi ekerek çiftçilik yapmaya devam eder. Babasının bir süre sonra Hereke’de bir dükkan kiralayarak Tuzla’da ekim yapan mübadillerin tarlalarını satın aldığını ve hasatı da Sümerbank’a sattığını anlatır. Tuzla ahalisinden aynı şekilde süt alarak Sümerbank’ın süt ihtiyacını temin ettiğini söyler. Bu süreçte babasına yardım eden Temizel, kısa sürede toparlanmalarını aile içindeki dayanışmayla açıklar (18:18). Babasının çalışma azmini anlatan Temizel, yaşadıkları sıkıntıları hiç konuşmadan hayatlarına devam eden ve büyük bir çalışma azmi gösteren mübadil hayatlarının incelenmesi gerektiğini düşünmektedir. Yaşadıkları ve gördükleri yok sayılan bu insanların hatırlanması ve yaşatılması için dernek bünyesinde yaptığı çalışmaların hepsini mübadillere adadığını belirtir (19:17). Babasının Sümerbank’a ürün satmak üzere satın aldığı tarlalarda birçok insan çalıştırdığını ve kendisinin de bu süreçte işlere yardımcı olarak çok şey öğrendiğini vurgular. Kadınların ayrı, erkeklerin ayrı kahyası olduğunu, süt toplama ve hayvan bakım işleriyle ayrı ayrı işçilerin ilgilendiğini belirtir. Çalışmayı ve çalışma azmini bu ortamda yetiştiği için öğrendiğini söyler (20:20). Ev kadını olmayı hiçbir zaman istemese de aile büyüklerini kırmamak için çalışma hayatını bırakır. Ancak sosyal hayatta sürekli karşısına çıkan çeşitli sıkıntılar, çocuklarını büyüttükten sonra yeniden aktif çalışma hayatına dönmesine sebep olur (21:07). 1960 İhtilali’ne kadar Tuzla’da Rumlarla bir arada yaşadıklarını ve Türkiye’nin ilk belde belediyesini ortaklaşa kurduklarını anlatır. Rumların gidişi ve nüfusun azalmasıyla birlikte Tuzla, belde belediyelikten düşer (21:36). Derneğin kurulma nedenlerini yeniden açıklayan Temizel, ekipte genelde kadınların olduğunu ve ilk iş olarak Tuzla’ya saat başı otobüs gelmesini sağladıklarını ve Nurettin Sözen’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu bu dönemde Tuzla’da umumi tuvalet yapılmasına da ön ayak olduklarını söyler. Daha sonra Tuzla kadınlarını sosyal hayata dahil etmek için çeşitli kurs faaliyetleri başlatılır. Bu faaliyetlerin sadece kadınları değil, öğrencileri de kapsadığını ve Tuzla’nın ilk kütüphanesini de bu dönemde açtıklarını anlatır. Dernek bünyesinde yürütülen dans ve müzik kursları, koro ve gezi gibi faaliyetlerden detaylarıyla bahseder. Burs vererek birçok öğrenci yetiştirdiklerini, kadınların sosyal hayata dahil olmalarını sağladıklarını, kültürel ve folklorik değerlere sahip çıktıklarını ifade eder (25:05). 2002 yılında düzenledikleri bir gezi ile mübadilleri kendi köylerine götürerek topraklarını görmelerini sağlar. Bu geziye kendisi de katılan Temizel, babasının hasta yatağındayken anlattıkları üzerinden Kılkış’ın Sevindik köyündeki evlerini bulur. Sevindik köyünde şimdi Trabzon’dan giden Pontuslar oturmaktadır. Türklerden kalan evlerin yakıldığını, sadece bazı yıkıntıların kaldığını ve köyün yakın bir yere taşınarak yeniden kurulduğunu anlatır. Köyüne defalarca gittiğini ve her gidişlerinde köyün papazı tarafından karşılandıklarını belirtir (28:52). 2009 yılında düzenledikleri Selanik’ten Tuzla’ya Mübadele Sempozyumu’na çok ciddi bir katılım olduğunu ve mübadeleye dair pek çok şeyin Tuzla’da ilk defa konuşulduğunu vurgular. İkinci bir sempozyum daha yaptıktan sonra üçüncüyü uluslararası bir seviyede gerçekleştirirler. Sempozyumun kitaplaştırılma çalışmalarına ve dernek bünyesinde çıkarmak istediği bülten hazırlıklarına değinir. Bülten için mübadillerle 2 yıldan beri gerçekleştirdiği sözlü tarih görüşmelerini, mübadilleri ve yaşadıklarını unutturmamak için yaptığını yineler. Tuzla’da yaptığı 18 görüşmenin kitaplaştırılmak üzere hazırlandığını ve yaklaşık bir ay sonra hazır olacağını belirtir. Türkiye’nin pek çok ilinde yaşamaya devam eden mübadillerin sadece Tuzla bölgesinde yaşayanların hikayesini yansıttığını ve gelecek kuşaklara kaynak teşkil etmesini istediği bu çalışmayı bir alaylı olarak yürüttüğünü söyler. Mübadeleden öncesi, sonrası ve geleneğe ve adetlere dair pek çok şeyin bu görüşmelerde kayıtlara geçtiğini anlatır. Görüşmelerden öğrendiği bazı bilgileri aktaran Temizel, mübadillerle ilgili çok zengin bir birikime ulaştığını vurgulamaktadır (38:05). Mübadiller Tuzla’ya ilk geldiğinde Tuzla’da sadece iki mahalle vardır. Belli bir süre Rum mübadillerden kalan evlerde ikamet edilir. 1980 İhtilali’nden sonra belediyenin sınırları içindeki her şeyin büyükşehir belediyesine devredildiğini ve bu süreçte birçok şeyin talan ve tahrip edildiğini söyler. Rum evlerinin yenilenmesi için hiçbir çalışma yapılmaz. 1992’de Tuzla, yeniden ilçe olarak kabul edilir ancak tarihi yapıların restorasyonu için herhangi bir çalışmada bulunulmaz. 2004 yılında başlayıp 10 yıl boyunca Tuzla Belediyesi’nin meclis üyeliği görevini yürüten Temizel, bu yıllarda bölgedeki restorasyona muhtaç yapıların ihya edilmesi için büyük çaba gösterir. Sosyal Dayanışma Vakfı’nın mütevelli heyetinde de görev alır. Görev yaptığı bu kurumlarda Tuzla’nın bir kültür merkezi olarak korunması için pek çok teklif sunar (41:02). Çocukluk döneminde ikamet ettikleri Rum evinin mimari yapısını anlatırken bazı anılarını ve çocukluk hayallerini aktarır (42:55). Mübadillerde dayanışmanın çok önemli olduğunu söyledikten sonra bu birlikteliğin ve yardımlaşmanın her türlü işte sağlandığını belirtir. Özellikle düğün hazırlıklarında bütün köy halkı toplanarak düğün sahibine yardımcı olmaktadır (43:50). Temizel’in babaannesi mübadiller arasında saygı gören biridir. Çocukluğunda cuma günlerinin bayram günü gibi kutlandığını ve mübadil kadınların muhitin büyüklerinden olan babaannesini ziyaret ettiklerini anlatmaktadır. Geleneklerine çok bağlı olan mübadil kadınları, Rumlardan kalma tarihi taş fırında ekmek ve hamur işi gıdalarını pişirmektedir (45:08). Göçten sonra mübadil olmanın bazı zorluklarını yaşamış olsa da şimdilerde her şeyin normal olduğunu ve çalışmalarını Tuzla’nın yerli ahalisiyle gerçekleştirdiğini söyler. Sokakta ve özellikle çocuklar arasında mübadeleye dair bir şeyler konuşulsa da evde tek bir kelime dahi edilmemektedir (46:21). 1983 yılında Tuzla’ya gelen Tuzlalı Rum mübadillerle ilk karşılaşmasında hissettiği duyguların çok da olumlu olmadığını ancak yaptığı sözlü tarih çalışmalarından sonra düşüncelerinin tamamen değiştiğini ifade etmektedir. Rum mübadillerle iletişim halinde olduklarını ve orada çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetler düzenlediklerini eklemektedir. Temizel’e göre mübadelenin ve yaşananların en önemli sebebi siyasi gidişat olup milletlerin herhangi bir etkisi veya suçu yoktur (50:51). Hem ailesinde hem de diğer mübadillerde gözlemlediği husus, hepsinin konuşmaktan çekiniyor olmasıdır. Mübadillerle yaptığı görüşmelerde dikkatini çeken noktalara değinen Temizel, Yunanistan topraklarının memleketi, Türkiye’nin ise vatanı olduğunu düşünmektedir (52:37). Tuzla ilçesinin en büyük eksiği, ulaşım araçlarındaki yetersizliktir. Bu durum çocuklarını okutmak isteyen Tuzlalılar için büyük bir sıkıntı yaratır. Her türlü sosyal ve kültürel faaliyetleri için taksi tutmak zorunda kalırlar (55:16). İzlediği ilk tiyatro, Suna Pekuysal ve Vasfi Rıza Zobu’nun oynadığı Satılık Ev isimli oyundur. Bu oyunu, ortaokul yıllarındayken Halk Eğitim Merkezi’nin Kadıköy’deki salonunda izler. Spor faaliyetlerine de önem veren ve okulun voleybol takımında oynayan Temizel’in eşi de bir dönem Beylerbeyi’nde profesyonel futbolculuk yaptıktan sonra Tuzla Gençlik Kulübü’nü çalıştırır (56:47). 1941 yılında doğan eşi, Haydarpaşa Lisesi’nden mezun olduktan sonra futbola olan merakı nedeniyle eğitimine devam etmez. Eşi hakkında bazı bilgiler veren Temizel, aralarındaki ilişkiye de kısaca değinir (57:48). Evlerinin karşısındaki kilise, 1950’li yılların başında sinema olarak kullanılmaktadır. Tuzla’da hem gece hem de gündüz matinesi yapan bu sinema dışında 4 tane de yazlık sinema vardır. Bu sinemalar da dahil olmak üzere pek çok kültürel ve sosyal faaliyetin 1980 İhtilali’nden sonra bittiğini söyler. İhtilalin Tuzla’ya etkilerinden bahsederek meclis üyeliği yaptığı yıllardaki hizmetlerini anlatır. Sokak isimlerinin mübadillerin göç ettiği yerlerin isimlerini alması ve Rum ve Osmanlı çeşmelerinin restore edilmesi için büyük çabalar gösterir. Rum evlerini ihya etmek dışında pek çok projesini hayata geçirmeyi başarır (01:02:13). Mübadele anlaşmasının şartlarından bahseden Temizel, Yunanistan’da Gümülcine ve İskeçe, Türkiye’de ise İstanbul ve Adalar bölgelerinin zorunlu göçten muaf tutulduğunu ancak bu bölge dışında yaşayan her mübadilin yaşadığı toprakları terk etmek zorunda bırakıldığını belirtir. Bunun tek istisnası yerli halktan biriyle evlenerek Türk ya da Yunan tebaasına dahil olan kimselerde görülmektedir (01:03:48). Mübadeleden önce Tuzla’da en fazla 10 Türk ailenin olduğunu ve onların da 1878-1912 yılları arasında Bulgaristan’dan göç ettiklerini yaptığı sözlü tarih görüşmeleri sırasında öğrenir. Kurtuluş Savaşı sırasında Tuzla Rumları, Rumlarla hareket ettikleri için Tuzla’dan kaçarak gitmek zorunda kalırlar. Tuzlalı Rumlardan bazılarıyla iletişim halinde olduklarını; Tuzla’yı düzenli olarak ziyaret ettiklerini ve Tuzla Sosyal Dayanışma Derneği’nin Yunanistan ile Türkiye arasında bir kültür elçisi gibi vazife gördüğünü söyler. Tuzla Rumlarının Türkçeyi çok güzel konuşabildiğini, Türklerin ise aile içinde koşulmadığı için genelde Rumca bilmediğini belirtir (01:07:00). Mübadillerin misafirperver ve iyi niyetli olduğunu ancak aynı iyi niyeti herkesten beklediklerini vurgular. Vatan, millet, ordu, din gibi kavramlar, mübadillerin kutsal gördüğü değerlerdir. Çalışkanlıkları ile meşhur mübadillerin Türkiye’nin kalkınmasında büyük rol oynadığını da düşünmektedir. Bu durumu verdiği örneklerle açıklayan Temizel, Tuzla’nın önde gelen isimlerinden olan kayınpederi ve kayınvalidesinden bahseder. Sözlü tarih görüşmelerinde elde ettiği bilgilere göre Atatürk’ün sınıf arkadaşı olan ve daha sonra Makbule Hanım tarafından da ziyaret edilen Molla Ali hakkında bazı bilgiler verir (01:11:44). Türkiye’ye mübadil getiren gemilerin hepsi karantinaya alınır. Tuzla da bu karantina bölgelerinden biridir. Yapılan kontroller 2-3 gün içerisinde biter ancak hastalıklar ve hava şartlarının zorluğu nedeniyle birçok mübadil hayatını kaybeder. Mübadeleden önce hayvancılıkla uğraşan ailelerin Türkiye’de zeytin ağaçlarıyla ilk karşılaşmasını anlatarak yerleşim yerlerinin mübadeleden önceki geçim kaynaklarına göre ayarlanmasında sıkıntılar yaşandığını belirtir. Bazı mübadillerin Tuzla’dan Tekirdağ’a geçtiğini ancak jandarma zoruyla yeniden Tuzla’ya gönderildiklerini söyler (01:15:35). Tuzla’ya, Kavala, Drama ve Kılkış bölgelerinden 1500 kişilik bir grup gelir. Drama’dan gelenler daha çok Samsun’a giderek tütüncülük yapmaya başlar. Tuzla’nın yüzde 80’i ise, Kılkış bölgesinden gelen mübadillerdendir. Kavala’dan gelenler, mübadeleden önce de çiftçilik yaptığı için Tuzla’da bu açıdan herhangi bir sıkıntı yaşamazlar. Mübadeleden önce yaşadıkları yerlerde azınlıkta olanların dillerini unuttuğunu, çoğunlukta olanların dilini ve kültürünü koruyabildiğini vurgular (01:18:31). Anne tarafından olan Filibeli büyük dedesi, yaşadığı baskı ve sıkıntılar nedeniyle mübadeleden önceki ara bir dönemde Türkiye’ye göç eder. Bir süre sonra yeniden Yunanistan’a dönen büyük dedesi, annesine hakaret ettiği gerekçesiyle köy papazının oğlunu öldürür. Yakalanmamak için dağa çıkar ve bu süreçte Türklere eziyet eden Rumlara karşı bir çete kurarak Türk köylerini korumaya başlar. Dağlar Kralı Balçıklı Ethem namıyla bilinen dedesinin hikayesi, 1960’lı yıllarda Refi Cevad Ulunay tarafından Milliyet Gazetesi'nde tefrika halinde yayınlanır. Sultan Abdülhamid tarafından saraya çağırılan büyük dedesi, bir süre sarayda kalır ve kendisinden eşkıyalığı bırakması istenir. Büyüklerinden dinlediği bu hadiseyi detaylarıyla aktardıktan sonra dedesiyle ilgili hatırladığı bazı detaylardan bahseder. Anneannesinin dedesinden ayrıldığını ve annesinin 5 yaşında babasıyla yaşamaya başladığını söyler. Annesi, aile özlemiyle yaşadığı için ailesine ve çocuklarına çok düşkündür (01:24:04). Mübadillerin ve özellikle dağlık bölgelerden göç edenlerin etli yemekleri çok sevdiğini, bağ bahçe işi yapanların da genellikle sebze ve ot yemekleri tercih ettiğini söyler. Düğünlerde hazırlanan zerde tatlısını mübadelenin her yıldönümünde dernek olarak ikram ettiklerini de ekler. Bunun dışında Tuzla mübadillerinin en çok hazırladığı yemek ve tatlıları sayar (01:27:28). 1960 İhtilali’nde orta birinci sınıfta olan Temizel, aile içinde siyasi konular fazla konuşulmadığı için yaşananlar hakkında yorum yapacak kadar bir bilgisi olmadığını belirtir. Babasının sol, annesinin sağ görüşlü olduğunu ve demokrasiyi ev içindeki ilişkilerde yaşattıklarını söyler. Kendisi de aynı görüşü benimseyerek önemli olanın yapılan hizmetler olduğunu vurgular. Anne ve babasının karı koca olarak hep omuz omuza ve yan yana yürüdüğünü, aynı birlikteliği kendi evliliğinde de sağladığını söyler. Temizel eşine destek olduğu kadar eşi de kendisine destek ve yardımcı olur. Özellikle dernek işlerinde 25 yıl boyunca aralıksız çalışmasını, eşinden gördüğü desteğe bağlar (01:33:12). Eşiyle ortaokul yıllarındayken tanışır. Okulun voleybol takımında oynayan Temizel, maçlarından birine hakemlik yapmak üzere eşinin geldiğini ve bu vesileyle tanıştıklarını anlatır. Bu maçtan sonra eşi sürekli kendisini takip eder. Babasının ilk başta rıza göstermediğini ve bu süreçte 6 sene beklemek zorunda kaldıklarını söyler (01:35:41). Daha sonra eşinin ailesinden bahseden Temizel, onların da Kılkış’tan ancak daha dağlık bir bölge olan Kamberli’den geldiklerini anlatır. Kamberli’den Selanik Limanı’na iniş ve Türkiye’ye geliş hikayelerini detaylarıyla aktarır. Kayınbabası Musa Temizel, bir dönem mahalle muhtarlığı yapar ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin 81. üyesi olarak çeşitli faaliyetlerde bulunur. Kayınvalidesi Naime Temizel, daha muhafazakar ve gelenekçidir (01:39:18). 6-7 Olayları’nda çocuk yaşlarında olan Temizel, İstanbul’un talan edildiğini ve Rumların da ülkeyi terk etmek zorunda kaldıklarını hatırlamaktadır. Çözümün her zaman siyaset üzerinden ilerlemesi gerektiğini ve yapılanların doğru olmadığını düşünmektedir (01:42:25). Tuzla, özellikle 1960 İhtilali’nden sonra göç alarak küçük bir Türkiye haline gelir. Profesyonel futbolculuk yapan kocası başka yerlerden çeşitli teklifler alsa da Tuzla’dan ayrılmayı asla düşünmezler. Tuzla’da yaşamaktan memnun olduğunu ve Tuzla’nın ilk kadın meclis üyesi olarak önemli bir örnek teşkil ettiğini söyler. İlçe yerlileri ve sonradan doğudan göç edenler, Tuzla’da bir arada ve huzur içinde yaşayabilmektedirler (01:45:55). 1991 yılında kurulan derneğin en önemli faaliyetlerinden biri de müze çalışmasıdır. Mübadillerden kalan her türlü anının korunması fikrinden yola çıkılarak hazırlanan bu müzenin açılma sürecini anlatır. Yetkili kurumlara bu fikirle ilgili çeşitli taleplerde bulunduklarını ancak geri dönüş alamayınca 2013 yılında kendi gayretleriyle bu müzeyi açtıklarını söyler. Topladıkları eşyalar ile ilgili bilgiler veren Temizel, karantinanın yıldönümü olan 30 Ocak’ta her yıl düzenledikleri törene de değinir. Benzer bir müzenin, yine aynı dönemlerde mübadillerin karantinaya alındığı bölgede de açılmasını sağlar. Mübadelenin İlk Durağı Tuzla isimli resim sergisine insanların yoğun ilgi gösterdiğini ve bu çalışmalar sayesinde kültürün ve tarihin korunması adına önemli adımlar atıldığını söyler. Müzeyi hem yurtiçinden hem de yurtdışından birçok kişi ziyaret eder. Girit Türkleri Derneği, Tuzla’ya gerçekleştirdiği bir ziyaret sonrasında benzer bir müzeyi Girit’ten göç edenler için yapmayı planlar. Bu çalışmada, Tuzla’daki bu müzenin örnek alınacağını ve böylece birçok derneğe örnek olacaklarını belirtir (01:54:39). Müzede Atatürk’ün eşi Latife Hanım'ın gelinliği, Yunanistan’da giyilmiş çarıklar, elbiseler ve kilimler dışında daha pek çok parça bulunmaktadır (01:56:31). Düğün eğlenceleri Cuma gününden başlayarak Pazar gününe kadar devam eder. Cuma günü yapılan kına gecesinden sonra düğün çorbası, fasulye ve zerde gibi yemek ikramları yapılır. Cumartesi günü çalgı çengi de gelince düğün başlamış olur. Pazar günü de damat tıraşı yapılır ve sokakta yemekler yendikten sonra ellere bayrak alınarak gelin alayı oluşturulur. Gelinin evine çalgılarla gidilir ve gelin alındıktan sonra eve geçilir. Son olarak gelin, damadın taktığı yüz görümlüğünü kapıda bekleyenlere gösterir ve düğün eğlencesi bitmiş olur (01:59:31). Kendi düğününün bu geleneklere göre yapılmadığını ve o yıllarda cazlı düğün olarak bilinen sade bir düğün töreni ile evlendiğini söyleyen Temizel, kısaca evlilik sürecinden bahseder (02:00:42). Geleneklere uygun olarak yapılan eski düğünlerle imece usulünün yaşatıldığını ve bu yardımlaşmanın sadece düğün ve sünnet gibi eğlencelerde değil, bağ bahçe işlerinde de geçerli olduğunu söyler (02:01:36). Çocuklarıyla ve ilk çocuğu olan oğluyla ilişkisine değinen Temizel, oğluyla beraber büyüdüğünü düşünmektedir. Oğlu, daha ilkokula başlamadan okuma-yazmayı bilmektedir. Lise yıllarında ulaşım şartlarının yetersizliği nedeniyle çeşitli sıkıntılar yaşayan oğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi’ni kazanır. Oğlu ve oğlunun eğitimi hakkında detaylı bilgiler verir. Opera eğitimi alan kızının eğitim hayatını anlatır ve küçük oğlunun iki üniversite bitirdiğini söyler. İyi ancak disiplinli bir anne olduğunu bazı örnekler vererek açıklar. Temizel son olarak gelinleriyle olan ilişkisine değinir (02:07:52). | tr_TR |