Görüşme Özeti | Arif Öztürk, Trabzon iline bağlı Yomra kazasına 15 kilometre mesafede bulunan Kodil köyündendir. Rumlardan kalan bu köyün adı zaman içerisinde Oymalı olarak değiştirilir. Trabzon bölgesi Rumlara ait olduğu için pek çok kasaba ve köy isminin Rumca olduğunu ve bölgenin, Fatih Sultan Mehmet’in fethinden sonra Türkleştirildiğini belirtir. Özellikle Yomra kazasının, Konya’da hüküm süren ve yine Fatih Sultan Mehmet tarafından son verilen Karaman Beyliği’ne bağlı Türkler ile iskan edildiğini ve adının sonradan Dırana olarak değiştirildiğini ifade eder. Öztürk’ün ataları da bir rivayete göre bu dönemde Trabzon’a gelerek Yomra kazasına yerleşir (02:32). Dağlık bölgelerin çoğunlukta olduğu Karadeniz bölgesinin coğrafyası ve yaylaları hakkında detaylı bilgiler verdikten sonra 28.07.1954 tarihinde bu yaylalardan birinde doğduğunu söyler. 1957 yılında ailesiyle İzmit iline göç eder (05:30). Karadeniz bölgesindeki kan davalarının toplumu nasıl etkilediğini anlattıktan sonra dedesinin de bir cinayete kurban gittiğini belirtir. Bu olaydan sonra amcaları şehri terk ederek İzmit’e yerleşir. Ailenin geride kalan üyeleri, bu dönemdeki kıtlık ve siyasi yönetimin tahsil ettiği vergiler nedeniyle büyük maddi sıkıntılar yaşar. Ailesinin ve özellikle babasının çektiği sıkıntıları detaylarıyla anlatır (10:25). Aile, dedesi öldürüldükten sonra çevreden gelen kışkırtmaları da göz önünde bulundurarak İzmit’e yerleşmeye karar verir. Zorlu bir yolcuktan sonra Maşukiye köyüne yerleşirler. İzmit’e yerleştikten sonra hem babaannesi felç kalarak ciddi bir hastalık geçirir, hem de kız kardeşi vefat eder (17:40). Kısaca çocukluk döneminden ve Maşukiye’de geçirdikleri yıllardan bahseder. Süleyman Demirel’in 28 Şubat sürecinden sonra bölgeyi ziyareti sırasında yaşanan önemli bir olayı nakleder (22:15). 1962 yılında Maşukiye İlkokulu’na başlar. Eğitimin tam gün olduğunu ve yine maddi sıkıntılar nedeniyle bazı şeylerin aksadığını ifade ettikten sonra kısaca ilkokul hocasını anlatır. Hocası, bazı özel nedenlerden ötürü bir senenin sonunda ilçeden ayrılmak zorunda kalır. 2. sınıfa başlayacağı senenin yaz tatilinde gittiği Trabzon’da yaklaşık 6-7 ay kalır. Okula gelen yeni öğretmenle 2. sınıfa başlar. İlkokulun son yıllarına denk gelen küme sisteminden bahseder. Çocukluk döneminde hayvanları otlatmaya götürerek ailesine yardımcı olur (29:05). Büyük elma ve armut bahçelerinden toplanan hasat genellikle ellerinde kaldığı ve satılan malların da ücreti alınamadığı için bahçelere fındık ağaçları ekerler. Öztürk, bu dönemde de bahçe işlerinde ailesine yardımcı olur (31:35). İlkokulu bitirdikten sonra 1967 yılında açılan İzmit İmam Hatip Okulu’na kaydolur. Maşukiye’den İzmit’e ulaşım şartlarının çok iyi olmadığını ve en çok tren ile yolculuk yapıldığını anlatır. İzmit’e trenle, evden istasyona ve İzmit’teki istasyondan okula kadar olan mesafeyi de yürüyerek gider. Ortaokul yıllarını anlatan Öztürk, cumartesi günleri de eğitim almak üzere okula gittiklerini ifade eder. Hocaların öğrencilerle kurduğu ilişkiye değinerek dayağın yaygın olduğunu belirtir. Lise yıllarındaki arkadaş grubundan birçok isim, günümüzün önemli isimleri arasında yer almaktadır. İzmit İmam Hatip Okulu’nda lise kısmı olmadığı için 1971 yılında Adapazarı’na geçerek lise eğitimine devam eder (42:00). Eğitimine devam ederken bir yandan da inşaat ustası olan babasının yanında çalışarak mesleğin inceliklerini öğrenir. Bunun dışında havaalanı inşaatında çalışan kamyonların hafriyat düzeltme işini yapar (44:32). Adapazarı İmam Hatip Lisesi’ne giderken yine ulaşımın zorluğu nedeniyle sıkıntılar yaşar. Okulda geçirdiği vakit dışında gününün çoğu yollarda geçtiği için ödevlerini ancak trende yapma imkanı bulur. Bu kısıtlı çalışma şartlarına rağmen yüksek puanlar alır. Adapazarı’ndaki eğitim yıllarını ve bu süreçte tanıdığı insanları anlatırken ailesindeki birçok bireyin intisap ettiği Kadiri Şeyhi Süleyman Efendi’den kısaca bahseder. Lise bitirme imtihanlarını başarıyla verdikten sonra üniversite imtihanlarına girmek üzere İstanbul’a gider. Üniversite giriş imtihanlarına girmek üzere geldiği İstanbul’da, Pendik ilçesinde Maşukiye’den tanıdığı bir arkadaşının yanında kalır. O sene yapılan sınav, soruların çalınması gerekçesiyle iptal olur. Lise bütünleme sınavını da vermediği için üniversiteye başlayamaz. O yıllarda İmam Hatip Lisesi mezunlarının sadece Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne girebildiğini söyledikten sonra üniversitelerin alım sistemlerine de değinir (58:20). 12 Mart 1971 Muhtırası’na giden süreçte Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin büyük rol oynadığını ifade eden Öztürk, muhtıradan sonra rektörün değiştiğini ve İmam Hatip Lisesi mezunlarının da ODTÜ’ye girmeye hak kazandıklarını söyler. Yeniden üniversite sınavına girerek ODTÜ Matematik Öğretmenliği Bölümü’nü kazanır ve kaydolur. ODTÜ’nün öğrencilerine sağladığı imkanların genişliğinden bahseder. Öğrenci çatışmalarının yoğunlukta olduğu bu dönemde boykot nedeniyle dersler iptal edildiği için sonrasında telafi dersleri yapılır. Bu dönemde sağ görüşlü öğrenciler deşifre olur ve sol görüşlü öğrenciler tarafından halk mahkemelerinde yargılanır. Sağ görüşlü öğrenciler, bu baskılarla yurtları terk etmek zorunda bırakılır (01:09:40). İmam Hatip Lisesi 6. sınıfa devam ederken, 11.02.1973 tarihinde evlenen Öztürk, erken evliliğinin nedenlerini aktarır. ODTÜ’nün yurdundan ayrılır ve eşini Ankara’ya getirir. Bu yeni dönemde birçok arkadaşı gibi Öztürk de üniversiteye daha fazla devam edemez (01:13:00). İmam Hatip mezunlarına 6 fark dersini vermek suretiyle istedikleri üniversiteye giriş hakkı sağlayan yeni bir düzenleme ile yeniden lise diploması alır (01:16:00). Yeniden lise yıllarına dönerek yaz tatillerinde birkaç arkadaşıyla yürüttüğü bahçe sulama, kalebodur ve fayans gibi işleri anlatır. Özellikle bahçe sulama işini çok iyi yaptığını ifade eden Öztürk, bunun dışında arkadaşlarıyla dağdan odun getirdiklerini söyler. Ağaç kesme işini nasıl yaptıklarını detaylarıyla anlatır (01:21:31). Fark derslerini vererek yeniden lise diploması alan Öztürk, üniversite sınavlarına bir kere daha girer ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Filolojisi bölümünü kazanır. Ailesini İstanbul’a getirerek Fatih ilinin Çarşamba ilçesine yerleşir. Bulunduğu muhit dolayısıyla İsmail Ağa cemaatine ve sohbetlerine dahil olmaya başlar. 1977 yılında eğitim almaya başladığı İstanbul Üniversitesi’nin şartları ile ODTÜ’nün şartlarını kıyaslayarak İstanbul Üniversitesi’nin daha ilkel şartlarda eğitim verdiğini belirtir. 1970’li yıllarda birçok üniversitede solcular hakim iken İstanbul Üniversitesi’nde ve özellikle Edebiyat Fakültesi’nde ülkücülerin hakim olduğunu ve çatışmaların hiçbir şekilde sonlanmadığını söyler. İstanbul Üniversitesi’ndeki Nihat Çetin, Ahmet Suphi Fırat ve Tevfik Rüştü Topuzoğlu gibi birçok hocanın ismini zikreder. Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın, ideolojik düşünceleri nedeniyle akıncılar olarak bilinen öğrencileri dışladığını söyler. Üniversite eğitiminin sertifikalarla verildiği o dönemde öğretmen olabilmeleri için 2 sertifika daha almaları istenir (01:28:35). Kendilerini akıncı olarak tanımlayan İmam Hatip Lisesi mezunları, hem eğitim hayatında hem de sosyal hayatta çeşitli faaliyetlerde bulunur. Dönemin özelliklerini ve Metin Yüksel’in şehadetini anlatır. Fatih Camii ve çevresinin akıncıların muhiti olarak kabul edildiğini ve grubun her yaz kamplar düzenlediğini belirtir (01:34:20). 1980 İhtilali’nden sonra başlayan sakal ve başörtüsü yasağı nedeniyle yaşadığı bir anısını aktarır (01:36:00). Akıncıların her yaz düzenlediği kamplar hakkında detaylı bilgiler verir. Bu kamplardan birine baskın yapıldığını ve bazı arkadaşlarının tutuklandığını söyler (01:40:27). 1983 yılında üniversiteden mezun olur ve askerliğini eğitim çavuşu olarak Denizli’de yapar. Üniversite yıllarında evli ve çocuk sahibi olması sebebiyle çalışmaya başlar, ticaretle uğraştığı için memurluk yapma fırsatı bulamaz (01:42:00). Refah Partisi Fatih İlçe Başkanlığı’nın kurucu üyeleri arasında bulunan Öztürk, ilçe başkanlığında çalışan isimlerden de bahseder. Refah Partisi’nin ilk defa 1984 yılında yapılan yerel seçimlere katıldığını belirttikten sonra İsmail Ağa Cemaati’nin siyasi duruşunu eleştiren Nejdet Külünk ile seçim sürecinde yaşadığı bir tartışmayı aktarır. Öztürk, bu süreçten sonra partideki aktif hizmetlerini bırakır (01:48:55). 1995 yılında seçilen Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde başlatılan KİPTAŞ’ın konut faaliyetleri hakkında bilgiler verir. Bu konutlardan alarak Başakşehir ilçesine taşınan Öztürk, ilk dönemde bazı sıkıntılar olsa da sonradan memnun kaldığını ifade eder (01:54:42). Dedesinin öldürülmesi hadisesini nedenleriyle anlatırken köydeki sosyal yaşamı da detaylandırır. Aile, bu hadiseden sonra ve özellikle kıtlık döneminde ciddi sıkıntılar yaşar (02:06:25). Sıvacı ustalığı, bahçe işleri gibi pek çok işten anlayan babasının her konuda çok çalışkan olduğunu ve işini her zaman temiz ve düzenli yapmaya gayret ettiğini bazı örnekler vererek anlatır. Ailenin köydeki lakapları Avcıoğlu olmasına rağmen büyük amcaları soyadı kanunundan sonra Öztürk soyadını alır. Sıvacı ustası olarak çalışan babasının, inşaatlarda kullanılan kireç nedeniyle alerji olduğunu ve bu hastalığı gidermek için kullandığı ilacın da kemik erimesine yol açtığını söyler. Babası bu hastalığı döneminde şifa bulmak için benzin içer ve akciğer yetmezliğinden vefat eder (02:11:02). Maşukiye’nin sularıyla meşhur bir belde olduğunu söyledikten sonra hangi suyun nereden çıktığı hakkında bilgiler verir. 1960’lı yıllarda ülke genelinde ciddi ekonomik sıkıntılar olmasına rağmen Maşukiye’nin bu açıdan şanslı olduğunu ifade eder. Köy yerindeki imece usulünün önemine değinerek çocukluğunda yaptığı işleri ve bölgenin meşhur elma pekmezini anlatır (02:17:45). Çocukluk döneminde okuduğu kitaplar zaman içinde değişerek roman ve fikir kitaplarına dönüşür (02:19:15). Annesinin babası olan dedesinin çok çalışkan olduğunu söyledikten sonra köy yerinde yaptığı işlere de değinir. Dedesinin ve babaannesinin dini konulardaki hassasiyetlerini ve ailenin İsmail Ağa cemaati ile olan ilişkilerini anlatır. Kayınbabasının Süleyman Efendi olarak bahsettiği bir Kadiri şeyhine biat ettiğini söyledikten sonra bu şeyh efendinin hayatlarındaki anlam ve önemine değinir (02:31:25). Maşukiye’deki arkadaşlarından olan ve sonrasında kendisi gibi ODTÜ’ye giren ve Albaraka’nın kurucularından Osman Akyüz hakkında detaylı bilgiler verir (02:34:38). Annesinin okuma-yazma bilmediğini ve çocuklarına her zaman merhametle yaklaştığını, dini konularda ve özellikle ibadetlerinde çok hassas olduğunu belirtir (02:36:00). Çocukluk döneminde oynadıkları oyunları saydıktan sonra ilkokulun son senelerinden itibaren sadece futbol oynadıklarını ve çevre köylerdeki çocuklarla maçlar düzenlediklerini söyler (02:36:50). 1967 yılında yaşanan İzmit depreminde yaşanan yıkımı anlatan Öztürk, depremden sonra yaklaşık bir ay ailesiyle dışarda yaşar. İzmit’te 30 yılda, İstanbul’da da 100 yılda bir büyük deprem yaşandığını ve 1999’daki büyük İstanbul depreminde İstanbul’da bulunduğunu belirtir. İdris Bostan, Necati Çelik ve Şevki Yılmaz gibi isimlerle aynı sınıfta okuyan Öztürk, bu arkadaşlarından bahsederken İmam Hatip’teki hocalarını ve aldıkları derslerin içeriğini anlatır (02:49:00). İstanbul, Sultanhamamı’nda ticaretle uğraşan Öztürk, toptancılığın çok hareketli olduğu senelerde çalışır. Birçok firma, önce para alıp sonra malı göndermeyi kabul ettiği için Anadolu’ya mal yetiştirmek konusunda sıkıntılar yaşanır. İstanbul’un çeşitli ilçelerine yayılmış olan toptancılar, Şişli ilçesine doğru kayıp Anadolu’da da üretim yapılmaya başlanınca ekonomik hareketlilik yavaşlar. Turgut Özal’ın, Türkiye’ye büyük hizmetlerde bulunduğunu söyleyen Öztürk, ekonomideki iyileşmenin de Özal döneminde başlatıldığını belirtir (02:54:55). Bedrettin Dalan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde, Unkapanı’ndan Eyüp’e kadar olan sahil kesimindeki fabrika ve atölyeleri kapatarak yolları genişletir ve ulaşımı kolaylaştırır. 1989 yerel seçiminin bu açıdan beklenmedik bir durum olduğunu ve Nurettin Sözen’in başkanlığı ile İstanbul’un felaket günlerinin başladığını ifade eder. 1970’li yılların sonuna denk gelen Bülent Ecevit iktidarında Türkiye’de büyük sıkıntılar yaşandığını ifade eden Öztürk, gıda kıtlığından ve uzun gıda kuyruklarından bahseder. Aynı durum, yerel seçimlerde Nurettin Sözen’in belediye başkanı olmasıyla da yaşanır. Fatih ilçesine haftada bir ya da iki kere su verildiğini ve bu işlemin de ancak gece yarısından sonra yapıldığını söyleyen Öztürk, sokaklardaki kirliliği ve bakımsızlığı da anlatır. Önceki siyasi partilerin yönetimi altındayken de var olan Haliç'in kirlilik sorununun Nurettin Sözen döneminde had safhaya vardığını ve Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde çözüldüğünü ifade eder. O yıllarda kömür tüketiminden dolayı yoğunlaşan hava kirliliği de ciddi bir problem teşkil eder. Bunun dışında ulaşımdan kaynaklanan sıkıntılara değinen Öztürk, otogarın Topkapı’da olmasının olumsuz sonuçlarını aktarır. Recep Tayyip Erdoğan, 1994 yılında yapılan seçimlerde, karşısında güçlü adaylar olmasına rağmen belediye başkanı olur (03:03:00). 1970’li yılların sonunda İstanbul’daki ticaret merkezleri değişir. Eminönü ilçesinde kurulan büyük hal, Bedrettin Dalan döneminde kaldırılarak Bayrampaşa ilçesine, gıda sitesi ise Rami semtine taşınır (02:06:20). 28 Şubat sürecinde Türkiye’de yaşayan bütün Müslümanların zarar gördüğünü ifade eden Öztürk, İzmit ilinin Gölcük ilçesine bağlı Halidere’de Kur’an-ı Kerim kursu yöneticiliği yapan büyük kızının o yıllarda yaşadıklarını aktarır (03:08:35). Son olarak Necmettin Erbakan’ın Türkiye Cumhuriyeti tarihi içindeki yeri ve öneminden bahseden Öztürk, Erbakan’ın pek çok açıdan Müslümanların umudu olduğunu ve teşkilatçılık konusunda da çok profesyonel çalıştığını ifade eder. Öztürk’e göre pek çok hata yapmış dahi olsa Necmettin Erbakan, mevcut kadroların yetişmesindeki tek önemli isimdir (03:10:51). | tr_TR |