Görüşme Özeti | Baba tarafı Kayseri kökenli olan Püzant Akbaş, ailenin baba tarafından gelen soyadının Hacı Artinyan olduğunu ancak Hacı Artinyan telaffuzu zor olduğu için Akbaş soyadının alındığını söyler. Annesi Sivas, Gemerek kökenlidir ve Baronyan ailesinden gelir. Anne ve babası İstanbul’da tanışıp evlenir. 1949 yılında Taksim Feridiye’de doğan Akbaş’ın doğduğu ev bugün Duvarcı Adem olarak bilinen sokaktadır. Eğitim hayatı Eseyan Okulu’nda başlar ve annesinin ikinci evliliğinden dolayı Kadıköy’e taşınırlar. 1962 yılında Kadıköy Aramyan Okulu’ndan mezun olur. İlkokul bitince Kıbrıs Melkonian Enstitüsü’ne kabul edilir ve 8 sene Kıbrıs’ta okur. Ortaokul, lise ve lisans eğitiminin iki senesini Kıbrıs’ta tamamlar. Daha sonra Ermenistan’da Yerevan Üniversitesi Ermeni Dili ve Edebiyatı bölümüne girer ancak ikinci sınıfta terk eder. Ermeni edebiyatı ve Ermeni tarihine dair kapsamlı bir kitap koleksiyonu vardır. Üniversiteden dönünce Sivas’ta askerliğini yapar ve askerlikten sonra ticaretle uğraşır. 1966 yılından itibaren eski ve genelde Ermenice kitaplar toplamaya başlar. Kitap toplama tutkusunun kendisine, 1868 tarihli bir Ermenice-İngilizce sözlüğün hediye edilmesiyle başladığını belirtir. Daha sonra bu kitapları İstanbul Ermeni Patrikhanesi Kütüphanesi’ne verir (05:05). Doktor Zakar Tarver’in vefatı üzerine ailesi kitaplarını, Püzant Akbaş aracılığıyla patrikhanenin kütüphanesine bağışlar. Zakar Tarver Demokrat Parti Dönemi İstanbul milletvekilidir. 1960 İhtilali’nden sonra Yassıada’da vefat eder (06:45). Akbaş, 1985 yılına kadar deri, kösele ve ayakkabı ticareti yapar fakat bu işi sevmez. Aynı zamanda kitap toplamaya devam etmektedir. 1985 yılında ABC Kitabevi’nin eski kitap bölümünde çalışmaya başlar (08:30). ABC Kitabevi kapanınca tünelde kendine ait bir dükkan açar (09:10). Kısa bir süre sonra Librairie de Pera (Beyoğlu Kitapçılık)’ta Uğur Gülaçar ve Nedret İşli ile çalışmaya başlar. Kitap müzayedeleri yapar ve çeşitli müzayedelere katılırlar (10:15). 1997 yılında Nedret İşli Beyoğlu Kitapçılık’tan ayrılarak Yapı Kredi Yayıncılık’ta çalışmaya başlar. 2001 yılında Püzant Akbaş, Beyoğlu Kitapçılık’tan emekli olur ve Nedret İşli ile Turkuaz Kitapçılığı kurar. Çeşitli dillerde yaklaşık 3.000 civarında kitapla bu işe başlarlar. Şu anda ellerinde en az 60.000 kitap olduğunu belirtir (12:55). Yurtdışından bazı üniversiteler bile kendilerinden kitap alır (14:03). Annesi 1922 yılında Sivas’ta doğar. 1925 yılında Sivas’tan İstanbul’a gelir. Babası ise 1927 yılında Kayseri’de doğar ve 1946 yılında Kayseri’den İstanbul’a gelir. Her ikisi de terzidir (14:55). 1955 yılının 6 Eylül günü annesi, kendisini İstiklal Caddesi’nde çalışan dayısının yanına gönderir. Akşam dayısı eve geldiğinde annesine, kendisini İstiklal Caddesi’ne gönderdiği için kızar. Annesinin olaylardan haberi yoktur (15:45). Annesinin adı Mayreni, babasının adı ise Gazaros’tur. Babasının arkadaşları Kayseri’de kendisine Gazer derler (16:30). İsminin hikayesinden bahseder ve Püzant’ın, tarih boyunca İstanbul için kullanılan 33 isimden biri olduğunu söyler. Dedesinin ismi de Püzant’tır. 1945’te, İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra hayatını kaybeden dedesinin ismi ona verilir (18:07). Dedesi Kayseri’de yaşasa da İstanbul’a sık gelmekte ve denkçilikle uğraşmaktadır (19:02). Annesinin teyzesinden tehcirle ilgili anılarını dinlemiştir. İki taraftan da büyük dedeleri Sarıkamış’a gider ve dönmezler. Annesinin ikinci evliliğini yaptığı eşinin annesi, 1908 Adana Olayları’nda yaralanmıştır. Ailesinde tehcir ile ilgili konuların çok konuşulmadığını belirtir. Olanlar hakkında hiçbir zaman düşmanlık gütmediğini, kin ve nefretin kimseyi bir yere götürmeyeceğini belirtir (22:25). Ezop ile ilgili bir hikaye anlatır. Bu hikaye ile ilgili sorunların konuşularak çözülmesine ve oturup anlaşmanın gerekliliğine vurgu yapar (23:25). Büyükannesi eşi Sarıkamış’tan dönmeyince uzun bir zaman yalnız yaşar ancak nihayetinde Müslüman bir ağa ile yeniden evlenir. Bu evlilikten Akbaş’ın annesi doğar. İkinci eşi de ölünce, büyükanne çocuklarını alıp İstanbul’a taşınır (25:10). 17 yaşındayken Sivas’ta yaşayan akrabalarıyla tanışır. Annesinin üvey ağabeyleri ile aralarında geçen diyaloğu anlatır (26:45). 22 yaşında askerlik için Sivas’a gittiğinde Gemerek’te dayılarını ziyaret eder ve orada 3 gün geçirir (27:50). Dayılarının soyadını bilmemektedir. Anne tarafının Gemerek’teki lakabı Tembeller’dir (29:00). Kayseri’deki baba tarafından akrabalarının bir kısmı İstanbul’a bir kısmı yurtdışına göç etmiştir (30:35). Çocukluğunun bir kısmı Beyoğlu’nda ve bir kısmı ise Moda’da geçer. Çocukluğundaki Beyoğlu’nda ve Moda’da Rumların ağırlıkta olduğunu ve Rum arkadaşlarının bulunduğunu söyler (31:40). Zaman zaman doğduğu eve gidip nefes aldığını ve hatıralarının kendisini güzel rüyalara götürdüğünü ifade eder. Beyoğlu Japon Mağazası’nı hiç unutmadığını belirtir. Okuldan çıktıktan sonra annesinin dükkanından beraberce hala çok sevdiği Balık Pazarı’na giderler. Annesiyle gittikleri Japon Mağazası’ndan arada oyuncak alır (34:10). 6-7 Eylül’de çocuk olduğu için olaylara dair çok şey hatırlamaz. Kadıköy’de yaşayan annesinin ikinci eşinin evi, 6-7 Eylül olaylarında polis tarafından korunur (36:45). Annesinin ikinci eşi Abraham Bey muhasebecidir. Aynı zamanda bazı gazetelerde yazılar yazar. Kendisine kitap sevgisini annesinin ikinci eşinin aşıladığını belirtir (37:45). Demokrat Parti döneminde, Dolmabahçe Caddesi yapılırken büyük gülleli vinçlerin getirildiğini, eski evlerin yıkıldığını ve yolların açıldığını anlatır. Çocukluğunda İstanbul yangınlarının anlatıldığını ve lodosla birlikte evlerin çıra gibi yandığını belirtir (40:35). Moda’da otururken bisikletle arka sokaklardan Bostancı’ya gider. Etrafta bostanlar vardır. Moda tramvayına atlayıp asılarak eve döndüğünü anlatır. 1961 yılında Kadıköy tramvayı kaldırılır (41:55). Beyoğlu’nda yaşadığı yıllarda İstiklal Caddesi trafiğe açıktır. Çocukluğunu yâdetmek için İstiklal Caddesi’ndeki tramvaya hala sık sık biner ve geçmiş anılarını tazeler. İstanbul’daki tramvay hatlarından bahseder (43:40). Çocukluğuna dair kötü bir olay hatırlamaz. Evlerinin kapılarının açık olduğunu ve hiç hırsızlık olmadığını belirtir. Türk, Ermeni ve Rum komşuları vardır, aralarında hiç sorun olmaz. Hiçbir zaman Ermeni kimliğini ve ismini gizleme gerekliliği duymaz. Gizlenecek bir şey olmadığını ve gizlemesi için bir sebep olmadığını belirtir (46:40). Karaköy-Bebek tramvay hattı vardır. Bu tramvay Eminönü’nden kalkıp köprüyü geçerek Necati Bey Caddesi üzerinden Bebek’e gider (47:20). Dolmabahçe Caddesi açılırken yapılan yıkımlara tanık olur. İstanbul’da dokunun değiştiğini, Suriçi’nde tarihi dokunun daha iyi korunduğunu söyler (49:20). Halaları ve büyükannesi Kayseri’den göç edince Samatya’ya yerleşirler. Ayrıca Yeniköy ve Üsküdar’da akrabaları vardır. İstanbul’da otuz üç Ermeni Kilisesi olduğunu ve her kilisenin bir günü olduğunu ifade eder. Şişli, Nişantaşı, Kurtuluş, Moda, Üsküdar, Kumkapı, Yeşilköy, Bakırköy, Samatya ve Balat’ta Ermeni nüfusunun ağırlıkta olduğunu belirtir. Çocukluğunda Ermeni nüfusu 30 bin civarındadır. Geçmiş ile günümüzdeki İstanbul Ermeni nüfusunu karşılaştırır (52:35). Türkiye’de yaşayan bazı tanıdıklarının neden yurtdışına göç ettiklerini anlatır. Türkiye Ermenileri’nin yurtdışına yerleştiklerini fakat Türkiye’den kopamadıklarını ifade eder (58:10). Kıbrıs Melkonian Enstitüsü 1926 yılında Kirikor ve Garabet Melkonian isimli Mısır’da tütün tüccarlığı yapan iki kardeş tarafından kurulur. Kıbrıs Melkonian Enstitüsü’nden ve dönemin Lefkoşe’sinden bahseder. Yatılı okur, Cumartesi günleri izinli olarak Lefkoşe’de gezmeye çıkar. Enstitü’nün iki futbol, dört basketbol, iki voleybol sahası, tenis kortu, hastanesi vardır. Okulla ilgili bilgiler veren Püzant Akbaş, öğrencilerin tamamının yatılı olduğunu ve bütün ihtiyaçlarının okul tarafından karşılandığını ifade eder. Dünyanın her yerinden öğrenci vardır. Okulun neden kapandığını anlatan Püzant Akbaş, hocalarının Kıbrıs’tan, Ortadoğu’dan, Yunanistan ve İngiltere’den geldiğini söyler. Eğitim dili İngilizce ve Ermenice’dir (01:06:10). Babasının işi sebebiyle iki sene Beyrut’ta bulunurlar ve 1959’da Beyrut’taki siyasi ortam sebebiyle Türkiye’ye dönerler (01:07:15). Kıbrıs’ta öğrenciyken aile tekrar Beyrut’a gider ve 3 sene Beyrut’ta yaşar (01:07:36). Püzant Akbaş, Kıbrıs, İstanbul, Beyrut arasında nasıl seyahat ettiğini anlatır (01:09:03). Çocukluğunun İstanbul’unu anlatmaya geri döner ve İstiklal Caddesi’nde bugünkü gibi büyük mağazalar bulunduğunu, varlıklı ailelerin alışverişlerini buradan yaptığını kaydeder. Nişantaşı ve Osmanbey bugünkü kadar gelişmiş değildir. Yiyecek alışverişlerini annesiyle beraber Balıkpazarı’ndan yaparlar (01:10:54). Annesinin ilk evliliğinden olan öz kardeşi Beyrut’ta yaşar. Babasının ikinci evliliğinden olan yurtdışında yaşayan kardeşlerinden bahseder (01:12:10). Gelenek ve göreneklerine değer verdiklerini, dini bayramlarda yaptıkları yemekleri anlatır (01:13:50). Ermeni Cemaati'nin birbiri ile olan ilişkilerinden bahseder ve geçmiş ile günümüzdeki durumu kıyaslar (01:14:55). Ailede ve evde Ermenice konuşulmaktadır. İstanbul’daki Ermenice eğitim veren okullardan bahseder. Çocuklarını ilk, orta ve lise eğitimi sırasında Ermenice eğitim veren okullara göndermiştir (01:16:30). Geniş bir coğrafyaya yayılan aile üyeleri arasında iletişimin Ermenice ve Türkçe sağlandığını ifade eder (01:17:15). Çocukluk döneminde evde politika konuşulmamaktadır. Babası ve arkadaşları bir araya geldiklerinde edebiyat sohbeti yapmaktadır. Politika konuşulmamasını kendilerini güvende hissetmemelerine bağlar. Siyasi kimliği olan tanıdıkları geçmişte bunun sıkıntısını çekmiştir. 80’den sonra bu tür konuların daha rahat konuşulduğunu dile getirir. 80 öncesi Ermeni toplumu kendi içlerinde yaşamakta, toplumsal temastan kaçınmaktadır. Özal döneminden sonra bir rahatlama yaşanır (01:20:33). 1960’ların Ermeni Cemaati'nin önde gelen isimlerinden bahseder (01:22:15). Yazları Kınalıada’ya giderler ve günümüzde adalarda çok değişiklik olduğunu söyler. Çocukluğunda Ada'da şale denilen tamamen ahşap binaların olduğunu, daha sonra bunların yıkılıp yerlerine apartmanlar yapıldığını ve adaların dokusunun bozulduğunu anlatır. Çocukluğunda Ada'da daha çok varlıklı kişilerin yaşadığını ve adaların her zaman pahalı bir yer olduğunu söyler (01:26:30). Askerliğinin bir kısmını yaptığı Artvin’den ve askerlik döneminden bahseder. Yirmi ay askerlik yapar ve askerlikte hiçbir sıkıntı yaşamaz (01:29:45). Gezmek için ilk tercihleri Boğaz olmaktadır. Çocukluğunda dayısının Yeniköy’deki evine ve Kilyos’a, Sarıyer’e gittiklerini belirtir. Günümüzde bu bölgelerin çok kalabalıklaştığını kaydetmektedir (01:31:08). 1988’e kadar Kadıköy’de yaşar (01:31:30). Boğaz Köprüsü’nün hayatı kolaylaştırdığını söyler. Köprü’den önce Kadıköy İskelesi’nden Taksim’e dolmuşların olduğunu ve bu dolmuşların Kadıköy’den kalkıp Üsküdar’a gittiğini, Üsküdar’dan arabalı vapurla Dolmabahçe’ye geçip Taksim’e ulaştığını anlatır (01:32:55). İlk evliliğini 1976 yılında yapar. 1990’da ikinci eşiyle evlenir. Eşinden ve 4 çocuğundan bahseder (01:34:40). Yirmi altı senedir Kurtuluş’ta yaşamaktadır. Çocukluğundaki Kurtuluş ile şimdiki semti karşılaştırır. Çocukluğunda Kurtuluş’ta çirozhanelerin olduğundan ve balıkların kurutulduğundan sözeder. Müteahhitlerin kat karşılığı ev yapmaya başlamasıyla Kurtuluş’ta yüksek binaların yapıldığını söyler (01:36:55). Beykoz’da paça, Beyoğlu’nda işkembe, Kurtuluş’ta çiroz yendiğini ve Moda’nın meyhanelerinin ünlü olduğunu söyler. Bunların kaybolmadığını fakat azaldığını belirtir (01:38:00). Kumkapı’da güzel bir meyhane kültürü olduğuna şahitlik etmiştir. Semtin turizme açılmasıyla fiyatlar çok yükselmiştir. Ortalama gelir seviyesine sahip insanların artık o bölgeye gidemediğini kaydeder (01:39:20). Meyhanelerin de göçle gelenlerin kültüründen etkilendiğini gözlemlemiştir (01:40:15). Eğlenmek için Beyoğlu’nu tercih etmektedirler. Dönemin gazinolarından bahseder. Müzeyyen Senar’ı dinlemeye gitmiştir (01:42:20). Sahaflığa nasıl başladığını, hangi sahaflardan etkilendiğini, çalışma hayatını ve dönemin önemli sahaflarını anlatır. Dönemin önemli sahaflarından Madam Vanetya’dan bahseder (01:46:40). Katıldığı mezatlar, müzayedeler, kitap koleksiyonculuğu ve kitap piyasası hakkında bilgiler verir (91:49:38). Gördüğü nadir eserlerden ve kitap koleksiyonu yapan kişilerden bahseder (01:52:40). Cağaloğlu’ndaki yayıncılık ve Ermenilere ait matbaalar hakkında bilgi verir (01:54:00). Turkuaz Sahaf ve müdavimleri hakkında bilgiler veren Püzant Akbaş, kurulduğu tarihten itibaren dünyanın birçok ülkesine kitap sattığını kaydeder (01:59:43). | tr_TR |