Aydın Doğan ile sözlü tarih görüşmesi
Görüşülen Kişi
Doğan, Aydın
Görüşen Kişi
Bozkurt, Seçil
Hazırlayan/Destekleyen
Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV)
İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA)
Metadata
Tüm öğe kaydını gösterGörüşülen Kişi Künye
1953, İstanbul; T.C.; Erkek; Çiçekçi, Tonmaister
Özet
1953 yılında İstanbul’da doğan Aydın Doğan, 40 günlük iken ailesi Zincirlikuyu’dan Kuştepe’ye gelir. Babası sepetçilik ve süpürgecilik işi yaparken annesi de ev işlerine gider. Bir süre de çiçekçilik işi yaptıklarını söyleyen Doğan, çiçeğin bollaştığı yaz mevsimlerinde Taksim’deki çiçek kooperatifinden çiçek aldıklarını, sonbaharda da fiyatlar yükselince kır çiçekleri toplayarak satış yaptıklarını anlatır. Alemdağ, Ömerli, Çatalca ve Kestanelik taraflarından topladıkları yılbaşı çiçeklerinden bahsederken bu bölgelere ulaşımı nasıl sağladıklarına da değinir (9:35). Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden ilk defa geçtiği zamanı anlatan Aydın, o yıllarda ulaşımın şimdiki kadar kolay olmadığını belirtir (10:09). Ailesinin Selanik’ten göç ettiğini ve aslında hayatlarının tamamını göçebe gibi yaşadıklarını söyler (12:30). Kuştepe İlkokulu’nda okuyan Doğan’ın babası, eğitimlerine çok önem verir. Okuma-yazma öğrenmesi için hocası kendisini teneffüslerde bile çalıştırır. Ancak ilk sene sınıfta kalınca ikinci sene hocası değişir. Yeni hocasından biraz çekinse de her derse farklı bir enstrümanla gelen hocasından müziğe dair pek çok şey öğrendiğini ifade eder. Daha sonra yeniden hoca değiştirir ve son hocasıyla mezun olur (18:13). 16 yaşında annesinin yönlendirmeleriyle evlenir ve ailesinin yanında yaşamaya devam eder. Bu süreçte yaşananları ve ailesiyle olan ilişkisini kısaca anlatır. 2 sene sonra ailesinden ayrılarak yeni bir ev tutar (22:42). Çiçekçilik dışında ses düzenlemesi işi de yapan Doğan, hem annesinin hem de babasının güzel sesli olduklarını ifade eder. Ses düzenlemesi yapabilmek için gerekli olan malzemeleri tek tek satın alır. İlk defa bir düğünde sahne aldıktan sonra il dışından bile teklifler gelir. Ses düzenlemesi işinin nasıl yapıldığına ve işin zorluklarına değinir. Yakın illerden teklif aldığı yoğun zamanlarında çocukları da kendisine yardımcı olur. Aynı dönemde seslendirme yapan önemli isimleri saydıktan sonra bu işi organize eden en önemli isimlerden olan Kemancı Kıymet’ten bahseder (34:40). İş ahlakının önemine ve yaptığı işi hakkıyla yapmanın gerekliliğine inanır (39:00). İbrahim Tatlıses’in yeni yeni tanınmaya başladığı dönemlerde turnelerine katılma teklifi alır. Teklifi reddeden Aydın, daha sonra pişman olduğunu da belirtir. Bayram Şenpınar, Vahdet Vural gibi isimlerle çalışır. Vahdet Vural’ın çok güçlü bir sesi olduğu için kolonlar yetersiz kalmaktadır. Beraber çalıştıkları bir düğüne dair anılarını aktarır (49:15). Hacıosman’daki bir gazinoda Gülen Gül için ses düzenlemesi yapar. Mikrofon ve sahne kullanımına hakim olmayan Gülen Gül’ün kendisini bayağı zorladığını ifade eder. Gülen Gül, Nuri Baba olarak tanınan gazino sahibinin de eşidir. Beraber çalıştıkları bu işi ayrıntılarıyla anlatır (54:40). Bayram günlerinde bile çalıştıklarını söyleyen Aydın ve ailesinin, bu yoğun tempodan eğlenmeye fırsatları yoktur. Bu yüzden en büyük eğlencelerinin piknikler olduğunu belirtir (55:40). Askerliğini yapmak istese de ayağındaki rahatsızlığından dolayı askere alınmaz. Gümüşsuyu’na giderek askeri muayeneden geçer. Bu muayene sırasında doktor, 25 tane beyaz karanfil getirmesi şartıyla askerlik başvurusunu kabul edeceğini söyler. Muayene sırasında yaşananları ve sonra başvurusunun heyetten geri dönmesini detaylarıyla anlatır (1:04:50). Henüz bebekken çocuk felci olur ve bu rahatsızlığı nedeniyle ayağı sakat kalır. Babası birçok doktora götürür ancak tedavisi mümkün değildir. Çocukluk dönemi boyunca öğretmenlerinin bu özel durumuna hassasiyet gösterdiklerini söyler. Kendisi gibi fiziksel rahatsızlığı olan insanların kırılgan ve hassas olduğunu özellikle ifade eder. Müziğe olan ilgisinin de bu hassas yapısıyla ilgili olduğunu düşünmektedir (1:11:25). Annesinin söylediği bir şarkıyı seslendirerek ailesinden ve aile içi ilişkilerden bahseder. Evde en büyük söz hakkı annesine ait olup eve giren paradan da annesi sorumludur. Evde içki sofraları kurulduğunu ve özellikle annesinin içkiyi çok sevdiğini ama onu hiçbir zaman sarhoş görmediklerini söyler. Aile üyelerinden bahsederken aynı mahallede oturmalarına rağmen kardeşleriyle ilişkilerinde kopukluk olduğunu ve çok fazla görüşmediklerini belirtir (1:16:27). Çocukluk döneminde sosyal hayatın içinde büyüdükleri için iletişim kurmak ve paylaşmak konusunda sıkıntı yaşamaz. Bu yüzden ikram etmekten ve paylaşmaktan kaçınan insanları yadırgamaktadır (1:20:15). Roman olmanın kendisi için ne ifade ettiğini anlatan Doğan, İstanbul’da yetiştiği için İstanbul kültürünü aldığını belirtir. Babası onlara hep iyi, samimi ve dürüst olmayı öğretir (1:27:05). Roman ya da çingene olmanın kendisi için ne ifade ettiğinden bahsettikten sonra dışarıda herkesin gözünde ne olursa olsun çingene olarak görüldüklerini düşünmektedir. Doğan’a göre önemli olan karşındaki insanı küçümsememektir. Zaten insani hassasiyetlere sahip kimselerin böyle bir tavırda olamayacağını bilir (1:31:50). Çingene dili evlerinde konuşulduğu için kendisi de az çok anlayıp konuşmaktadır. Roman şivelerinin yöreye göre değişebildiğini ve özellikle başka ülkelerdeki çingene dillerini çok az anlayabildiklerini söyleyen Doğan, bununla ilgili bir anısını da aktarır. Romanların dilleri, meslek gruplarına göre de benzerlik ya da farklılık gösterebilmektedir (1:40:30). Yetişmeye başlayan her roman çocuğu çiçekçilik, sepetçilik, demircilik gibi bir mesleği muhakkak öğrenir. Çocukluğunda komşularından balta, kazma gibi alet edevat yapan demirciler de vardır. Bu işlerin pek çoğunu bilen Doğan’ın, babası da çubukçuluk yapmaktadır. Sepet yapmak için gerekli olan çubuğun nereden ve nasıl kesileceğini babasından öğrenir. Bunlar dışında süpürgecilik de yaptığını ve bunların neredeyse hepsi için ormana gittiklerini söyler. Ormandan herhangi bir şekilde faydalanmak için öncesinde yetkililerden izin alınmaktadır. Örneğin çubuklar, fındık ve kestane ağaçlarından toplanır ve sepet için örülecek duruma getirilir. Hazırladıkları sepet, küfe ve panayır gibi ürünleri hal ve köylere satarlar. Çiçekçilik yaparken kullandıkları sepet dahi önemli olup çiçeğin iyi bir ustanın elinden çıkmış bir sepete koyulması gerektir. Kötü hazırlanmış bir ürün kullanıcıya işin her aşamasında zarar verir (2:13:27). Kasap sepeti olarak bilinen bu sepetler, çiçekçiler için çok önemlidir. Her meslekte olduğu gibi burada da çeşitli incelikler olduğunu ve bunları gözetmek gerektiğini vurgular (1:53:10). Eskiden Taksim’de olan çiçek mezatı daha sonra birkaç defa yer değiştirir. Mezatlardaki satışların nasıl yapıldığını detaylarıyla anlatır (1:35:55). Sadece düğünlerde değil mevlitlerde de ses düzenlemesi yapar. Bu durum çevresinden tepki almasına yol açar. Böyle tepkilerin kendisini üzdüğünü ifade eder. İnsanlarla iletişimde en önemli noktanın yaklaşım tarzı olduğunu ifade eder (2:02:12). Kuştepe’de açılan üniversite, mahalle sakinlerine herhangi bir fayda sağlamadığı gibi olumlu bir izlenim de bırakmaz. Üniversite binasının olduğu yer eskiden bir mezarlıktır ve zaman içinde kaybolur (2:05:05). Romanların dini hassasiyetlere sahip olmadığını düşünen ve bunu açıkça söyleyen kişilerin tavrından rahatsız olsa da tıpkı babası gibi yaptığı şeyleri göstermekten hoşlanmamaktadır (2:07:28).
Video
Koleksiyon
- Görüşme [3104]