Tez Koleksioynu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Bir sözlü tarih çalışması: Çerkes (Adige) boylarından Şapsığların ve Kabardeylerin günümüzdeki göç ve kimlik algısı(2019) Şahin, Özge; Özdemir, Nagehan ÜstündağÇerkesler, 19. Yüzyılda Rusya'nın uyguladığı yayılmacı politikalar sonucunda aralarında Türkiye'nin de olduğu pek çok ülkeye göç etmeye zorlanmıştır. Çerkeslerin göçe zorlanma nedenlerinden, yaşadıkları göç sürecinin tarihine ve sonuçlarına yönelik pek çok araştırma ve çalışma yapılmıştır. Ancak, günümüzde Türkiye'de varlığını sürdüren Çerkeslerin göç ve kimlik algılarına ilişkin sözlü tarih çalışmaları nadirdir. Bu tez ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında varlığı yadsınamayacak düzeyde olan ve halen Türkiye'de etkin bir çoğunluğu oluşturan Çerkeslerin yaşadıkları tarihi süreç ile sahip oldukları kültürel ve etnik kimlikler açısından algılarındaki değişimleri ya da değişmeyen düşünceleri elde etmek ve değerlendirmek amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda tezin birinci bölümünde kuramsal çerçeve çizilmiş ve "göç", "zorunlu göç", "hafıza", "kimlik", "göç algısı" kavramları tanımlanmıştır. Kuramsal çerçevenin ardından ikinci bölümde, Çerkeslerin Kafkasya'dan Türkiye'ye göçünün ve iskânının tarihsel süreci aktarılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde sözlü tarih yöntemi kapsamında Çerkes boylarından Şapsığlardan 5 kişi ile Düzce'de gerçekleştirilen mülakatlar incelenmiştir. Dördüncü bölümde ise Çerkes boylarından Kabardeylerden 5 kişi ile Kayseri'de yapılan mülakatlar ele alınmıştır. Gerçekleştirilen mülakatlar, "göç, kimlik, hafıza ve algı" kavramlarından faydalanılarak değerlendirilmiştir.Öğe 1989 Bulgaristan göçü:Bornova örneğinde sözlü tarih çalışması(2019-11-13) Kurtuluş, Gülbahar; Gökçe, TuranBulgaristan Türkleri, Balkan coğrafyasında var olan toplumlar içerisinde Türk ve İslam kültürünün devamlılığını sağlayan asli unsurların başında gelir. Tarihsel süreç içerisinde yaşanan savaşlar, Türklerin Balkanlar'daki gerileyişi ile Bulgaristan Türkleri, bir zamanlar Türklüğün ve İslamiyet'in yayılması amacıyla yerleştikleri topraklarını terk etmek durumunda kalmışlardı. Bulgaristan Türklerinin 93 Harbi ile başlayan Anadolu'ya yönelik göçleri Büyük Göç olarak da tanımladığımız 1989 Göçü ile çok sayıda Türk'ün Türkiye Cumhuriyeti'ne zorunlu olarak göç ettirilmesi ile büyük oranda azalmıştır. Osmanlı'nın Balkan topraklarının yitirmesinin ardından kurulan Bulgaristan Devleti farklı dönemlerde ve yönetimlerde azınlıklara yönelik göç ettirme politikasını sürdürmüşlerdir. 1989 Göçü de Komünist rejimin başarısız asimilasyon uygulamalarının neticesi olarak tarihte yerini almıştır. Yakın tarihimizde gerçekleşen bu trajedik olay, asimilasyona ve zorunlu göçe tabi tutulan birçok Bulgaristan Türkü'nün hafızasında tazeliğini korumaktadır. Demir perdenin ardında yaşanan olaylar, dönemin baskı rejimi sebebiyle Türkiye ve dünya kamuoyunda çok sınırlı bir şekilde yer alabilmiştir. Sınırların açılması sonucu yaşanan Büyük Göç olayı ile Türkiye'ye göç eden birçok Bulgaristan Türkü uygulanan asimilasyonun ve zorunlu göçün tanıklarıdır. Bu çalışmada, İzmir'in Bornova kentine göç eden 1989 Bulgaristan göçmenleri ile yapılan görüşmeler ile Bulgaristan'da karşı karşıya kaldıkları asimilasyon ve baskılar neticesinde Türkiye'ye gerçekleştirdikleri göç ve yaşadıkları iskan ve uyum sorunlarına dair konular kendilerinin anlatımları ile çalışmada yer almıştır. Zorunlu göçe tabi tutulan kişilerin hatıralarından yola çıkarak derlenen görüşmeler, yakın geçmişimizde yaşanan asimilasyon ve ardından gerçekleşen büyük göç olayında yaşanan hadiselerin bilinmesinde önemli rol oynamaktadır.Öğe Sosyal bilgiler dersinde bir öğrenme ve öğretme yöntemi olarak sözlü tarih(2017) Dere, İlker; Dinç, ErkanTürkiye'de 1990'lı yıllardan itibaren tanınmaya başlamıştır. Ayrıca dünyada eğitim alanında yoğun bir şekilde kullanılmasına rağmen Türkiye'de 2005 yılında öğretim programlarının yapılandırmacı yaklaşıma göre düzenlenmesinden sonra eğitim alanında çalışmalar yapılmıştır. Öte yandan 2005 Sosyal Bilgiler Öğretim Programı'nda sözlü tarih bir yöntem olarak önerilmiş ve faydalarından bahsedilmiştir. Ancak sözlü tarih çalışmalarının nasıl yapılacağına dair örneklere, yönerge ya da kılavuza yer verilmemiş, aynı zamanda herhangi bir kaynağa da atıfta bulunulmamıştır. Benzer şekilde konuyla ilgili yapılan çalışmalarda da sözlü tarihin yararlarına, önemine ve özelliklerine değinilmesine rağmen öğretmenlere rehber olacak bir yönerge, kılavuz ya da sözlü tarihin kullanımına dair örnek uygulamaların önerilmediği görülmüştür. Buradan hareketle bu tezin amacı, sosyal bilgiler derslerinde bir öğrenme ve öğretme yöntemi olarak sözlü tarihin uygulamasını yapmak, uygulama ilkelerini belirlemek, yapılan çalışmalarla ilgili olarak öğrencilerin ve sosyal bilgiler öğretmeninin görüşlerini ortaya çıkarmak ve bu tecrübelerden yararlanarak sosyal bilgiler ve tarih öğretmenlerinin kullanabileceği bir Sözlü Tarih Uygulama Kılavuzu hazırlamak olarak tayin edilmiştir. Pilot Uygulama ve Asıl Uygulama aşamalarını içeren bu tez çalışması kapsamında öğrenciler, Asıl Uygulama sürecinde 2005 6. Sınıf Sosyal Bilgiler Öğretim Programı'nda yer alan Elektronik Yüzyıl ünitesinin "İlerlemenin Sonu Yok" adlı konu üzerine sözlü tarih çalışmaları yapmıştır. Çalışma, nitel araştırma yöntemlerinden keşfedici araştırma modeline göre yapılmıştır. Amaçlı örneklem tekniklerinden kolay ulaşılabilir örneklem tekniğine göre seçilen çalışma grubunu 2014-2015 eğitim-öğretim yılında Uşak ili Merkez İlçesi Karaağaç Ortaokulu'nda öğrenim gören 20 (13 kız, 7 erkek) 6. sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Çalışmada veri üretmek için tamamı araştırmacı tarafından hazırlanan Veli Bilgilendirme Formu, Odak Grup Görüşme Formu, Öğretmen Görüşmesi Formu, Öğrencilerin Sözlü Tarih Raporları, Öğrencilerin Sözlü Tarih Çalışmasını Değerlendirme Formu ve Araştırmacı (Gözlem) Notları kullanılmıştır. Toplanan veriler hem betimsel olarak değerlendirilmiş hem de içerik analizine tabii tutulmuştur. Değerlendirmeler sonunda öğrencilerin görüşme tekniklerini öğrendikleri, görüşmelerini analiz etmeyi, yorumlamayı, sözlü tarih raporu yazmayı öğrendikleri ve sorumluluk bilinçlerinin geliştiği görülmüştür. Bununla birlikte hem öğrenciler hem de sosyal bilgiler öğretmeni sözlü tarihi yararlı bir öğrenme ve öğretme yöntemi olduğunu gördükleri tespit edilmiştir. Ayrıca çalışmaya katılan öğrenciler, sözlü tarih çalışmasında bulunmaktan keyif almalarına rağmen sürecin daha kısa olması gerektiğine vurgu yapmışlardır. Bunlarla birlikte sözlü tarih çalışması, öğrencilerin iletişim becerilerini geliştirmekle birlikte sözlü tarih raporu yazma, kaygıları yenme ve özgüven kazanma, değişim ve sürekliliği algılama yaşanılan şehrin yerel tarihin öğrenme gibi önemli katkıları olmuştur. Benzer şekilde sosyal bilgiler öğretmeni de sözlü tarihin etkili bir yöntem olduğunu, öğrencilerin iletişim becerilerini, bilimsel araştırma yapma, sorumluluk alma, birlikte öğrenme ve proje yapma gibi becerileri kazandıklarını gözlemiştir. Bunun yanı sıra sözlü tarihin öğretimi sırasında öğretmenlerin öğrencilere sürekli olarak rehberlik etmesi ve ailelerle iyi bir iletişim kurmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak bu tecrübeler ve görüşler birleştirilerek sosyal bilgiler ve tarih öğretmenleri için "Sözlü Tarih Uygulama Kılavuzu" hazırlanmış ve ekte sunulmuştur.Öğe Öğe Dengbejlik geleneği ve dönüşümler(2015) Taş, Fırat; Kutlu, M. MuhtarSözlü gelenekler halkın ortak duygu ve düşünce dünyasını anlamak ve değerlendirmek açısından değerli bilgiler ortaya koymaktadır. Sözlü kültürün yazılı kültür karşısında giderek zayıfladığı modern dönemde tüm sözlü gelenekler gibi Dengbejlik geleneği de çeşitli dönüşümlere uğramıştır. Bu dönüşümler çeşitli başlıklar altında ele alınmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde konu, amaç, önem, yöntem ve teknik açıklanmıştır. İkinci bölümde konuyla ilişkili kuramsal çerçeve ortaya konmuş ve dengbejlik geleneğinin bu kuramsal çerçevedeki yeri belirlenmiştir. Üçüncü bölümde, bir sözlü gelenek olarak dengbejlik geleneği genel hatlarıyla anlatılmış, tarihçesi ve temel özellikleri açıklanmıştır. Dördüncü bölümde sözlü geleneklerdeki eğitim anlayışı ve dengbejlik geleneğinde eğitim süreçleri ve modelleri, alan çalışmasında edinilen bilgiler ışığında ortaya konmuştur. Beşinci bölümde geleneğin önemli işlevlerinden biri olarak tarih anlatıcılığı konusu ele alınmış ve alan çalışmasında derlenen sözlü metinler üzerinden geleneğin yakın tarih anlatımı irdelenmiştir. Altıncı bölümde geleneğin hayat bulduğu klasik mekanlar ve günümüzde oluşmaya başlayan modern mekanlar ele alınmıştır. Yedinci bölümde dengbejliğin tarihsel olarak içerisinde bulunduğu patronaj ilişkileri değerlendirilmiş ve günümüzde gelinen durum anlatılmıştır. Sonuç ve değerlendirme bölümünde ise geleneğin devamı açısından alan çalışmasında edinilen düşünce, görüş ve öneriler ortaya konmuştur. Dengbejlik geleneğinin devam etmesi konusunda yapılan çalışmalar eleştirel bir tutumla ele alınmıştır.Öğe Sürgünde çocuktular:1938 Dersim iskanıyla yer değiştirmiş Dersimli kadınların göç deneyimleri üzerine bir sözlü tarih çalışması(2008) Akansel, Fatma; Üşür, Serpil Sancar[Özet Yok]Öğe Between colonial and national dorunations:antioch under French mandate (1920-1939)(2002) Altuğ, Seda; Eldem, EdhemThis study examines the gradual and uneven transformation that Antioch, as one of the three towns of the Sanjak of Alexandretta, underwent under the French mandate. The following thesis will argue against the perspective, which usually identifies the region with inherent ethnic hostility and sectarianism. Rather, it will state that the ethno-religious segregation in the city in social, political and spatial terms corresponds to the intensification of the nationalist ideology. In this sense, it will direct its attention to the early years of the mandate in presenting continuity with the late Ottoman times and during when Turkish and Arab nationalisms were not considerably popularized yet. The class structure and the patronage relations will be displayed as significant indicators reifying the continuity under the French mandate. This thesis will also pay attention to the emerging critiques against the status-quo by a marginal group among the frustrated sections of the society and try to elaborate their discourses and claims on the future of the Sanjak. The main argument of the thesis will be that the Turkish party involved in this anti-traditionalist movement was gradually centralized and standardized by Turkey and transformed into a statist, ethnic-nationalist movement primarily struggling for the annexation of the Sanjak by Turkey. A critical reading of French and Turkish sources together with the oral interviews displayed some significant insights on the nature of the conflict of the period under scrutiny. Accordingly, this research will emphasize the contest for domination in the public sphere between the rivalling political factions in the city in order to create consent with an emphasis on their employment of traditional networks for a modern discourse.Öğe Formulation of Semahs in relation to the question of Alevi identity in Turkey(2004) Dinçer, FahriyeSemahs are the ritual dances of the Alevis, a heterodox, ethnically diverse religious community in Turkey. This dissertation concentrates on different reformulations of semahs in relation to the reconstruction processes of the Alevi identity since the establishment of the Republic. While the religious belief of the community differentiated from the legitimate state religion, the ethnic/linguistic identity of the non-Turkish speaking Alevi groups contradicted the legitimate national identity as well. These factors pointed at a space where the identity question of the group would be contested and negotiated by intentional actors both from within and outside the community in the last eighty years. In this process, the semah appeared as a religious and/or cultural component of the Alevi rituals, which has been maintained, transformed and manipulated in relation to the reconstructed Alevi identities. After an analysis of the history of the Alevi identity, this dissertation focuses on the texts and oral narratives about semahs, and the semah performances presented in the public sphere. Subjected to a critical-comparative analysis, the critical question emerged on how the semah appeared to represent the identity of the community, or have been reformulated together with the reconstructed Alevi identity. Since the essentialist approaches from which this study distances itself is appropriated in almost all of the narratives, their analysis paved the way for the conceptualization of how semah is utilized as a representative of the Alevi identity. On the other hand, in parallel with the conceptual framework that accepts the semah as a component through which the identity is constituted, these narratives and the popular semahs performances are re-analyzed to arrive at conclusions about the Alevi identity that has been constructed in each period. These periods are specified as 1920-1950, 1950-1980 and 1980-2000 in relation to the social, economic, political and cultural developments that took place in Turkey and affected the lives and the identity formation of the Alevis.Öğe The Dengbeji tradition among Kurdish-Kurmanj communities: narrative and performance during late nineteenth and twentieth centuries(2013) Çaçan, Serhat Resul; Öztürkmen, ArzuThis thesis studies the dengbeji tradition and kilams, the musical storytelling of Kurdish-Kurmanjee minstrels, mainly in Eastern and Southeastern Turkey, and Western Armenia. In the thesis, dengbeji is classified as a “genre” that is different from other Kurdish musical-narrative genres such as stranbeji and çirokbeji. As a methodology, the thesis is based upon library research, private musical archives, and in-depth interviews. The existing literature on dengbeji usually consists of descriptive accounts of regional collections of kilams and strans, which, altogether, are part of the same repertoire. However kilams differ from stran and çîrok genres in their particularly historical focus. While çiroks are fictions with fantastic elements, and strans express emotions such as sorrow, happiness, or descriptions from daily life, kilams are surviving narratives of historical events that have been experienced. An important contribution of this thesis has been the content analysis of the repertoire of kilams. This thesis is argues that kilams have three important components which mark them. They all speak of a historical event, which can be a riot, a family/tribal conflict or a true love story. They are also an outcome of a purely oral tradition, functioning as an oral transmitter of the knowledge of the past, and kept in memory though performances, through which they are adapted and continuously reproduced. This thesis also argues that the dengbeji tradition is a performative form of transmitting of history through a local voice. This means, the thesis focuses on local history and local language ithe afore-mentioned Kurmanjee speaking communities.Öğe Feminist perspektiften Kürt kadın kimliği üzerine niteliksel bir araştırma(2006) Çağlayan, Handan; Öngen, TülinBu tez, Kürt kadınların, "Kürt kadını" kimliği ile kamusal alanda görünür olmalarına yol açan politik hareketliliklerini incelemektedir. Tezde kadınların, Kürt hareketi tarafından seferber edilen pasif unsurlar olmadıkları iddia edilmektedir. Kürt kadınlarının harekete geçmesinde rolü bulunan 1980 sonrası Kürt hareketinin, Türkiye'nin sosyo-ekonomik değişimi ve küreselleşme süreçlerinin etkisi ile yeni sosyal hareketlerin özelliklerini gösterdiği öne sürülmektedir. "Kürt kadını" kimliğinin oluşumu ve kadınların politik etkinlikleri, kolektif kimlik, kolektif eylem ve aktörü etkileşim halinde inşalar olarak değerlendiren yeni sosyal hareketler yaklaşımı içinde ele alınmaktadır. Ayrıca Kürt kadını kimliği ile Kürt kimliğinin oluşumu arasındaki etkileşimi ortaya çıkarmak amacıyla, etnik ya da ulusal kimliklerin toplumsal cinsiyet ile karşılıklı kuruluşunu ele alan tartışmalardan yararlanılmaktadır. Kürt kadını kimliğinin Türkiye'nin modernleşmesinin, Kürt hareketinin özelliklerinin, topluma egemen olan ataerkil kültürün ve kadınların öznel deneyimlerinin etkileşimi ile şekillendiği tartışılmaktadır. Etnik kimliğin inşa edilmesinde ve bu kimliğe dayanan politik süreçlerde, etnisite adına konuşanların çoğunlukla erkekler olmasının, kadınları ikincil kıldığı, onların üzerinde yeni bir ataerkil denetime yol açtığı göz ardı edilmemektedir. Fakat politik ve toplumsal hareketliliklerinin, kadınları güçlendirdiği öne sürülmektedir. Kadınların aktör olarak katılımlarının, hareketin söylemini ve yapısını etkileyebileceği iddia edilmektedir. Bu iddialar ilgili literatürün taranmasına, Kürt hareketinin temel metinlerinin kronolojik olarak incelenmesine, kırk kadınla yapılan sözlü tarih görüşmesine ve HADEP'li kadınlara uygulanan ankete dayandırılmaktadır.Öğe II. Abdülhamit'ten günümüze sosyolojik, siyasal ve hukuki açıdan Süryaniler(2007) Öztemiz, Mutay; Erginsoy, GülizOn dokuzuncu yüzyılın başından itibaren Osmanlı Devleti'ni de etkisi altına alan ulusçuluk akımları, devletin bünyesinde bulunan; gayrimüslimlerle beraber tüm toplulukları etkisi altına almıştır. Aynı dönemde ekonomik, siyasi, bilimsel ve dini alanlarda çok değişik çıkar gruplarının da ilgi odağı haline gelen Osmanlı Devleti, egemenliği altında bulunan ülkelerin tek tek ayaklanmasıyla karşı karşıya kalmıştır. Benzer ayaklanmalar, 1878 Berlin Konferansı'nda Sultan Abdülhamit'in gayrimüslimlerle ilgili olarak verdiği sözleri tutmaması üzerine, devletin asıl merkezi olarak görülen Anadolu topraklarında da görülmeye başlanacaktır. Osmanlı'nın tebaası içinde yer alan, Anadolu ve Ortadoğu'nun en eski halklarından olan Süryanilerin de ulusçuluk akımlarından en az diğer etnikler kadar etkilendikleri söylenebilir. Üstelik kendi içlerinde de yüzyıllar önce Doğu ve Batı Süryanileri olarak ayrılmış olan Süryaniler, Doğu Süryanilerinin isyanları sonucunda ortaya çıkan olaylardan en az onlar kadar etkileneceklerdir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra ve Cumhuriyet'in ilanıyla girilen yeni süreçte, devletin geçmiş yıllardan kalan azınlıkların dönemsel olarak ayaklanmasından kaynaklanan önyargıları nedeniyle, zaman zaman ayrımcılığa maruz kalan Süryaniler, Lozan Antlaşması'nda da haklarını alamayan gayrimüslim bir halk olarak varlığını sürdürmektedir. Lozan'da azınlık olarak yer alamadıkları için, azınlıklara ait diğer haklardan da yoksundurlar; örneğin; anadillerinde eğitim yapan bir okullarının olmaması, vakıf mülkiyetlerine ilişkin herhangi bir maddenin yer almaması bu haklar arasında en belirgin olanlarıdır. Cumhuriyet'in hemen her döneminde farklı uygulamalarla karşılaşan Süryanileri en çok etkileyen olaylar askerlik görevlerini yaparken yaşadıkları sorunlar ve belirli yıllarda ivme kazanan göç olgusu olmuştur. Göçün nedenleri üzerine yapılan çalışmada birden fazla nedene rastlanmış ve bu nedenlerin nasıl ortadan kaldırılabileceği üzerinde durulmuştur. 1990'lardan bugüne göçün Güneydoğu bölgesinde yaşanan sorunlara koşut olarak arttığı gözlemlenmiştir. 2000'li yılların başına gelindiğinde Süryanilerin ülkelerine tekrar dönme girişiminde oldukları fakat devlet tarafından hala gerekli güvenlik önlemlerinin alınamadığı görülmektedir. Bölgenin koşullarının iyileştirilmesi, hem diğer halklar hem de Süryaniler için oldukça önemlidir ayrıca Türkiye'nin uluslararası saygınlığı, birlik bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi açısından da anlam taşımaktadır.Öğe Gaziantep Halkevi ve Başpınar Dergisi(2006) Temiz, Ömer; Çakan, IşılThe new Turkish State had not been set up easily. The victory had been won with great difficulties, devotions and self-denials, succeeding this, big revolutions and changes took place one after another and Turkish Republic reached to West's modern institutions one by one. During these processes, there was a need for an institution in order to inform people about reforms, share and practice them. This institutions, which was founded on 19 February 1932, was public houses firstly, fourteen public houses were established. There were thirty-four in late 1932 and there were 478 public houses in the year of 1951 that all of them were closed. In the introduction of our research, the period before Public Houses was examined. Public houses and Gaziantep Public House were investigated in part I. First the establishments, development, aims, function and closing of public houses have been investigated, then branches of public houses were mentioned. These branches were: languages, literature, academy of fine arts, representation, sports, social help, public courses, courses, library and publications, village life, museum and history. After that Gaziantep Public House has been examined in detail in the first part. Statistical facts have been given on foundation, activities, activities in the city, and example. Gaziantep public house, which was among public houses that come in to existence on June 24, 1932, published books, gave conference in different subject; organized courses related to reading/writing foreign languages, making clothes and embroidery; got in touch with villagers; endeavored to help poor citizens and students and paid for their health expenses; tried to unit people by means of sports competitions. In the second part, Baspinar Magazine, that constitutes the framework of the study, has been examined Baspinar was published monthly at the anniversary of public house on February 17, 1939. A great deal of articles on cultural issues, village life, literature, public houses; esp. defense of Antep during National Struggle its geography, economy, antecedents; history of Gaziantep, Atatürk's reforms and mainly folklores, were published in the magazine investigations and researches of folklore have attracted our attention to a great extent. Numeric index of Baspinar Magazine, verbal history, biographies of people who wrote to the journal the most, and examples of covers have been placed in appendices.Öğe The Beginnings of trade unionism in Turkey the period:1946-1963(1998) Ünalan, Ferhat; Kalaycıoğlu, Hediye SibelIn this work the trade union movement in Turkey between the years 1946 and 1963 is analyzed. This thesis attempts to interpret the formation of the first trade unions within this period as a significant turning point in the history of Turkish labour movement. Starting from 1946 workplace trade unions appeared spontaneously in different regions of the country. This was a strong move which later led to the formation of a large labour confederation in 1952 (Türk-İş) and the establishment of legal regulations like the Act of Collective Bargaining, Strikes and Lock-outs in 1963. The thesis analyses the political, economic and social conditions under which these first trade unions started to appear and tries to seek the answer to the question of why people need to organize, especially when they move into some kind of industrial workplace. Among the political factors, abolishment of the ban on class based associations and the move towards pluralist politics have been the most significant developments in initiating the formation of first trade unions after 1946. On the economic side this was a period of emphasis on industrialization although mainly pioneered by the public sector establishments. This was a major reason why first trade unions were formed in state factories and workplaces. As for the social factors, this was a period when the migration process from rural areas to towns in search for cash has just started which would turn into a major social phenomenon with important consequences later on. The study, had to rely mainly on in-depth interviews with the people who have taken a pioneering role in the formation of first trade unions and largely reflects retrospective data collected through oral history.Öğe Kore gazilerinin, Kore ve Kore Savaşı hakkındaki kişisel anıları üzerine antropolojik bir yaklaşım(2002) Oh, Jin Heouk; Ersoy, ErhanTürk askerlerinin 1950'den 1953 'e kadar devam eden Kore Savaşı'na katılması iki ülke arasındaki ilişikinin başlangıcı olmuştur. Savaşa katılan askerlerde o dönemde Türkiye'de hakim olan anti-komünizm havasını görebilmek mümkündü. Çalışmanın amacı, hakim olan bu anti-komünizm havası çerçevesinde, Kore gazilerinin ölme ve öldürme konusundaki düşüncelerini, savaş sonrası yaşamış oldukları sendromu ortaya çıkararak, antropolojik bir değerlendirme yapmaktır. Bu çalışmada, Kore gazileri arasında farklı rütbelerden 10 kişi ile çalışılmıştır. Çalışmada röportaj ve görüşme tekniklerinin yarı sıra, tarihsel bir altyapısı olması nedeniyle literatür çalışmalarından da yararlanılmıştır. Çalışmanın sonunda büyük ölçüde, yaşanan anti-komünizm havasının etkili olduğu görülmüştür. Buna göre, savaş sonrası gaziler arasında bir suçluluğun yaşanmadığı, savaş sonrası sendromdan halkın da desteğiyle kısa sürede çıktıkları çalışma sonunda belirlenmiştir.Öğe Erken Cumhuriyet Dönemi'nde kadın kimliğinin oluşumu-bir kadın doktorun yaşamöyküsü üzerinden meslek sahibi Cumhuriyet kadını kimliğinin oluşumu(1999) Ataman, Narınç; Tan, MineTezin amacı Türkiye'de Erken Cumhuriyet Dönemi'nde kadın kimliğinin oluşumunu, bir kadın doktorun yaşamöyküsü üzerinden analiz etmektir. Tez üç ana eksen etrafında; 1) feminist eleştiri ışığı altında yaşamöyküsü, derinlemesine görüşme yöntemi ve araştırma tekniklerinin de yer aldığı kuramsal çerçeve 2) toplumsal, tarihsel ve politik ardalan 3) Dr. Şefika Ataman'ın yaşamöyküsü ana başlıklarıyla biçimlenmektedir. 1916 yılında Erevan-Dereçiçek'de doğan Şefika Ataman, ailesinin Rus ve Ermeni zulmü nedeniyle Türkiye'ye göç etmesi sonucu ilk ve orta okulu Kars'da, Lise ve Tıp Fakültesini İstanbul'da okumuştur. 1923 yılının sunduğu kültürel ve belirleyici ortam içinde eğitimini tamamlayan Şefika Ataman Cumhuriyet'in kurucu ideolojisi doğrultusunda oluşturulan yeni kimlik bağlamında, Osmanlı İmparatorluğu etkilerinden uzak, Batılılaşma ve laiklik projeleri çerçevesinde yetiştirilmiştir. Kurulmak istenen bu yeni kimliğin izleri öznenin yaşamöyüsünün tüm aşamalarında belirgin olarak gözlenmektedir. Gerek kuramsal çerçeve gerekse yaşamöyküsü çalışmasının sunduğu veriler incelendiğinde, Türkiye'de kadının özgürleşmesi serüveninin, Osmanlı Kadın Hareketini göz ardı ederek, erken Cumhuriyet Dönemi'nde toplumsal bir proje olarak Devlet Feminizmi kapsamında tarif edilebilecek bir olgu olduğu görülmektedir. Öznenin yaşamöyküsü, eğitim olanaklarından ve genç Cumhuriyet'in kurumlarından yararlanarak kamusal alana katılmış olan kadınların kimliğini çözümleyebilmek için bir olanak olarak kullanılmıştır. Böylelikle, hem doğrudan bir kadının kendi yaklaşımıyla bu olguların tartışılmasına zemin hazırlanmış, hem de o çözümlemenin getirdiği açılımların Türkiye'deki kadın kimliğinin en genel planda anlaşılabilmesi için bir adım sayılması umut edilmiştir. Türkiye'de kadın özgürleşmesi demokratikleşme sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu araştırmadan Türkiye'de kadının özgürleşme sürecinin henüz tamamlanmamış bir proje olduğu görülmektedir.Öğe Türkiye`de sanat eğitimi tarihi (1950-1999), genel eğitimde ve öğretmen yetiştiren kurumlarda resim/resim-iş bölümleri ve dersleri(2000) Kurtuluş, Yıldız; San, İnciTürkiye'de Sanat Eğitimi Tarihi (1950-1999), Genel Eğitimde ve Öğretmen Yetiştiren Kurumlarda Resim/Resim-İş Bölümleri ve Dersleri" başlıklı bu çalışma, 1950-1999 tarih aralığında, Türkiye'deki sanat eğitimi tarihini genel eğitim kurumlarında ve bunlara öğretmen yetiştiren kurumlardaki sanat eğitimi programlarını ve uygulamalarını içinde yaşandığı süreçleri oluşturan düşünce, öneri ve kararları inceleyerek sanat eğitimimiz açısından anlamlı olabilecek sonuçlar çıkarmak amacıyla yapılmıştır. Çalışmanın amacı doğrultusunda, 1) Belirlenen tarihsel dönemler içindeki program, rapor, karar, yasa ve yönetmelikler taranmış, 2) Genel eğitim kurumlardaki Resim/Resim-iş dersleri ve bu kurumlara öğretmen yetiştiren öğretim programlan değerlendirilmiş, 3) Yazılı belgeleri tamamlayacak bilgilere ulaşmanın aracı olarak, ilgili dönemlerde etkili olduğu düşünülen sanat eğitmenleri/sanat eğitim bilimcilerine yönelik sözlü tarih çalışması yapılmıştır. Araştırmanın başlıca sonuçlan şunlardır: 1. 1950-1999 döneminde çağdaş sanat eğitiminin de bileşeni olduğu sürekli bir eğitim politikası belirlenememiştir. 2. Uygulanmakta olan sanat eğitimi programlarının eşgüdümü sağlanamamıştır. 3. Eğitimle ilgili resmi belgelerde yaygın olarak, sanat eğitimi "yetenek alanı, boş zaman etkinliği, diğer derslerin yardımcısı" olarak yer almıştır. 4. Sanat eğitiminin uygulama alanı olan öğretim programlarında, eğitim sistemi ve yönetimiyle ilgili karar ve uygulamaların sıkça değişmesinden kaynaklanan sorunlar yaşanmıştır. 5. 1950'den 1999'a doğru, genel eğitimin değişik kademelerindeki haftalık ders çizelgelerinde sanat eğitiminin ağırlığı düşme eğilimine girmiştir. 6. Sanat eğitimi-öğretimi programlarında yaygın olarak "sanat yoluyla eğitim", ortaöğretimde "sanat için eğitim" anlayışı ortaya çıkmış ve 1990'lı yıllardan itibaren genel olarak "sanat için eğitim" anlayışına ve "sanat tüketicisi eğitimi"ne yönelinmiştir. 7. Sınıf öğretmeni eğitiminde, sanat eğitimi bileşeni ağırlığını yitirmiştir. 8. Sanat eğitimcisi yetiştiren programlarda, planlı bir eğitim yapamamasından kaynaklanan sorunlar ve amaç belirsizlikleri oluşmuştur.Öğe Doğu ve Güneydoğu Anadolu sözlü kültüründe hikaye anlatıcılığı(2003) Öz, Süleyman; Özbek, MeralSözlü edebiyat bakımından büyük bir zenginliğe sahip olan Anadolu'nun, Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri diğer bölgelere göre daha farklı sözlü kültürün etkisindedir. Bu bölgelerimizde sözlü kültürü temsil eden kurumlar günümüzde az da olsa varlığını sürdürmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde çok köklü bir geçmişe sahip olan hikaye anlatıcılığının temsilcileri "dengbejler" geçmişte kuşaktan kuşağa aktarılan halk öykülerini, destanlarını, masallarını, kendi yarattıkları anlatılarını uygun mekanlarda dinleyicilerine kendilerine has bir üslupla ezgili veya manzum olarak seslendiren kişilerdir. Yaşadıklarını ve gördüklerini duygu ve düşüncelerini katarak sunan bu kişiler tarih için canlı bellek görevi de yapması nedeniyle kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasında da önemli bir işleve sahiptirler. Boş zamanlarda halkı belli mekanlarda topladıkları için eğlence hayatının da vazgeçilmez unsurudur dengbejler. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak işlevleri günden güne azalan dengbejlik geleneğinin mekanları, Cumhuriyet'in ilk yıllarında bölgede aşiret yapısının çözülmesiyle farklılaşmıştır. 1950'li yıllardaki sosyo-ekonomik gelişmelerle beraber yapısal değişiklik yaşayan dengbejlik geleneği 1980'li yıllara kadar daha çok eğlence hayatında sürdürülmüştür. Bölgede kültürel yapının kuşaktan kuşağa aktarılmasında ve tanıtılmasında çok büyük rolü olan dengbejlik geleneği günümüzde kitle iletişim araçlarının da etkisi ile çok az sayıda kişi ile temsil edilmekle beraber edebiyat, müzik dünyası ve sözlü tarihçilerin ilgisini çekmektedir.Öğe Bursa siyasetinde Demokrat Parti(2003) Budakoğlu, Salih; Yüceer, SaimeBursa Siyasetinde Demokrat Parti (1946-1950) adlı yüksek lisans çalışması, tez kriterinde ele alınmış bir incelemedir. Çalışmanın ana konusu olan Demokrat Parti döneminin Bursa siyaseti, 1946-1950 yılları arasında yaşanan siyasal olaylar, 1950 sonrasındaki gelişmeler ile 27 Mayıs ihtilalini hazırlayan koşulların Bursa yerelindeki kökenleri olmak üzere üç ana başlık altında toplanmıştır. Birinci başlık adı altında; 1946-1960 yıllarıyla ilgili olarak Bursalı Demokratların parti il teşkilatının kuruluş sürecinde karşılaştığı güçlükler, muhalefet yıllarında yapılan il kongreleri ve Bursa yerelinde yapılan seçimler sırasında demokratların karşılaştığı yerel bürokrat tavrı, ikinci başlık adı altında; 1950 yılları sonrasında Demokrat Parti'nin düzenlemiş olduğu Bursa il kongreleri, muhalif partilerle yapılan seçim mücadeleleri, son olarak üçüncü başlık altında 27 Mayıs ihtilalinin nedenlerinin Bursa yerelindeki yansımaları ile 27 Mayıs sonrası kent siyasetinde yaşanılan siyasal süreçler kronolojik bir tarzda anlatılmaya çalışılmıştır. İnceleme sırasında, Demokrat Parti Bursa İl Teşkilatı üyelerinin, teokratik eğilimleri bir sorun olarak ele alınmış ve DP Genel Merkezi'nin, laiklik yanlısı genel politikalarına rağmen, Bursa yerel örgütlerindeki taşra kökenli siyasetçilerin, DP Bursa İl Örgütüne teokratik taleplerini benimsetmeye çalıştığı sonucuna varılmıştır. Yine 1950 yılından sonra beliren parti içindeki farklı siyasal hiziplerin ortaya çıkış nedenleri ele alınarak, hizipleşmenin nedeni olarak da muhalefet yıllarında partide kümelenmiş farklı çıkar gruplarının, iktidarın maddi olanaklarını paylaşım isteğinden kaynaklandığı ifade edilmeye çalışılmıştır. Son olarak Demokrat Parti iktidarının yıkılışının en büyük nedenlerinden biri olarak sayılabilecek partizan idare anlayışının Bursa yerelindeki uygulamalarından örnekler verilmiştir. Demokrat Parti Bursa İl Teşkilatı ile ilgili yayımlanmış herhangi bir eser olmaması nedeniyle inceleme sırasında ele alınan konular daha çok Demokrat Parti yanlısı ya da karşıt görüşlü muhalif yerel ve ulusal gazetelerdeki bilgilerin derlenmesiyle elde edilmiştir. Ancak bu dönemler arasında yayınlanan gazeteler Demokrat Parti ya da karşıt kökenli bir temele dayandığından, kaynakların niteliği konusunda ortaya çıkan sorun yapılan sözlü tarih çatışmaları, kaynaklarda bilimselliğinden şüphe edilen bilgilerin inceleme dışı bırakılması ve sorunlara tarafsız bir bakışı açısıyla yaklaşmak suretiyle çözülmeye çalışılmıştır.Öğe Çifteler Köy Enstitüsü(2004) Burgaç, Murat; Yüceer, SaimeÇifteler Köy Enstitüsü isimli yüksek lisans çalışması, Türk eğitim tarihinde önemli bir yeri olan Köy Enstitülerini anlamaya ve sistemin işleyiş özelliklerini, incelenen enstitü örneğinde, açıklamaya çalışan bir tezdir. Tez; Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim, Çifteler Köy Enstitüsü'nün kuruluşu, enstitünün işleyişi, enstitünün sağladığı sonuçlar ve kapatılması olmak üzere dört başlık altında toplanmıştır. Birinci başlık altındaki konularda, yeni rejimin eğitimden beklentileri ve eğitim yoluyla ulaşmak istediği amaçlar açıklandıktan sonra eğitimin bu dönemdeki durumu istatistiksel verilerle belirtilmiş, bu dönemde eğitim alanında yapılan atılımlar anlatılmıştır. İkinci bölümde, Çifteler Köy Enstitüsü'nün kurulmasından önce yaşanan gelişmeler, enstitüye temel oluşturacak kurumların açılması ve bu kurumların işleyiş özellikleri açıklanmış; daha sonra enstitünün kuruluşu ve kuruluşun ilk dönemlerindeki çalışmalar anlatılmıştır. Üçüncü bölümde, Çifteler Köy Enstitüsü'nün işleyişi açıklanmaya çalışılmıştır. Bu bölümde, enstitüdeki eğitim, yönetim konuları kapsamlı olarak incelenmiş ve ayrıca enstitüdeki döner sermaye uygulaması incelenmiştir. Tezin son bölümünde, enstitünün sağladığı yararlar, gerek eğitsel alandaki ve gerekse diğer alanlardaki kazanından açıklanmıştır. Enstitünün kuruluşu ile kapatılışı arasındaki dönemde; okul, öğretmen ve öğrenci sayılarında yaşanan değişim ortaya konulmuştur. Kapatılışı konusunda ise öncelikle dönemin siyasal durumu ve kapatılmasına etki eden nedenler anlatılmış, enstitünün kapatılış süreci ve bu dönemde yaşanan gelişmeler açıklanmıştır. Tezin hazırlanması sırasında, enstitünün kuruluşuna etki eden nedenler ve bu kurumdan neler beklendiği açıklanmaya, kurumun işleyiş özellikleri detaylı olarak çözümlenmeye çalışılmıştır. Büyük beklentilerle ve geniş bir iktidar desteği ile kurulmasına karşın, niçin kısa bir süre sonra kapatıldığı, kuruluşunu gerçekleştiren parti ile kapatılma sürecini başlatan partinin aynı olması bir sorun olarak ele alınmış; Türkiye'de çok partili hayata geçişle birlikte enstitüleri kendi varlıkları için tehlikeli addeden büyük toprak sahiplerinin, siyaset sahnesindeki ağırlıklarının artması, değişen bu siyasal koşulların sonucu olarak da enstitüye yönelik olumsuz tavırların arttığı ve bu kesimin dayatmaları sonucu enstitünün kapatıldığı sonucuna varılmıştır. Çifteler Köy Enstitüsü konusunda, bu enstitünün müdürünün ve bu kurumdan mezun olan birkaç öğrencinin yazdığı ve anı kitapları özelliğinden öteye geçmeyen çalışmalar dışında, yayımlanmış bir kaynak yoktur. Bu durum, yapılan sözlü tarih çalışmalarıyla aşılmaya ve özellikle enstitünün mirasçısı olan Eskişehir Yunus Emre Anadolu Öğretmen Lisesi'nde, şans eseri günümüze ulaşabilmiş olan, Çifteler Köy Enstitüsü dönemine ait belgelere ulaşılarak çözülmüştür. Görüşme yapılan kişilerden ve ikinci el kaynaklardan sağlanan bilgiler ele geçirilen belgelerle karşılaştırılmak suretiyle sınanmıştır. Ayrıca Devlet İstatistik Enstitüsündeki eğitim istatistikleri taranarak, enstitünün kuruluş ve kapanış arasında eğitim alanında yaşanılan değişim açıklanmaya çalışılmıştır.Öğe Cumhuriyet Dönemi'nde Balkanlardan Trilye'ye olan göçlerin sosyal, kültürel ve ekonomik boyutları ile incelenmesi(2005) Yumurtacı, Vildan; Yüceer, SaimeCumhuriyet döneminde Balkanlardan Trilye'ye olan göçlerin sosyal, kültürel ve ekonomik boyutlarıyla incelenmesi konulu yüksek lisans çalışması, yerel tarih alanında hazırlanmış bir tezdir. Aynı zamanda bu tezde göç olgusuna, mikro ve makro tarih anlayışları çerçevesinde yaklaşılmıştır. Tez üç ana bölümden meydana gelmiştir. Birinci bölümde; göç sorununa genel bir anlayışla bakılmış ve 1923 'ten itibaren günümüze kadar Trilye'ye olan göçler incelenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda, ilk olarak 1923 öncesinde Osmanlı Devleti ve Balkanların genel durumu incelenmiş, Türk Kurtuluş Savaşı ve Türk-Yunan ilişkileri ile Bulgaristan'dan Türkiye'ye olan göçlerin günümüze kadarki tarihsel süreci araştırılmıştır. Trilye'ye olan göçler; Yunanistan ve Bulgaristan başta olmak üzere iki Balkan ülkesinden topraklarımıza doğru olmuştur. 1923 yılında yaşanan nüfus mübadelesi ile Yunanistan'dan Trilye'ye göçler olmuş ve bu şekilde mübadeleye giden yolda ilk adımlar atıldığı gibi mübadele göçmenlerini Türkiye'ye taşımak için de ilk girişimlerde bulunulmuştur. 1951 yılında da Bulgaristan'dan Trilye topraklarına doğru göç hareketleri gerçekleşmiştir. İkinci bölümde; geçmişten günümüze Trilye'nin tarihi ile sosyal, siyasal ve ekonomik durumu incelenmiş, mübadele göçmenleri ile Bulgaristan'dan gelen göçmenlerin Trilye'ye getirilişleri, yerleştirilmeleri ve yaşadıkları sorunlar irdelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, göçmenlerin üretici duruma nasıl geldikleri ile göç hareketinin göçmenler üzerindeki etkileri araştırılarak, ortaya konmuştur. Bu çalışma sırasında; konu hakkında yazılmış kitap ve makalelerden yararlanıldığı gibi çalışmanın asıl veri tabanını sözlü tarih çalışması oluşturmuştur. On üç kişi ile gerçekleştirilen bu çalışmada, Yunanistan ve Bulgaristan'dan gelen göçmenlerle görüşülmüştür. Göç olayım birebir yaşayan bu insanlarla konuşmak, onların duygu ve düşüncelerini kendilerinden dinlemek ve bu insanların yaşadıklarını tekrar yaşarmışçasına anlatmaları, bu çalışmayı daha anlamlı hale getirmiştir.