Yazar "Kocal, Hayati Ferdi" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Hayati Ferdi Kocal ile sözlü tarih görüşmesi 1. bölümKocal, Hayati Ferdi; 1931, İstanbul; T.C.; Erkek; Doktor; Adlı, Ayşe1931 yılında İstanbul’da doğan Hayati Ferdi Kocal, Trabzon kökenlidir. Görüşmeye ailesinin kökleri ve aile büyükleri hakkında bilgiler vererek başlar. Adının neden Ferdi olduğunu açıklar. Dedesinin üç çocuğu olur. Babası tıp ve küçük amcası hukuk okumak ister. Büyük amcası manav ve tatlıcı dükkanı işletmektedir. Babası Haydarpaşa’da tıp eğitimi alırken I. Dünya Savaşı meydana gelir. Savaş başladığında babası 4. sınıftadır ve savaş sebebiyle okulu tatil edilir. Okulun tatil edilmesiyle babası Trabzon’a döner ve bir süre sonra okullar tekrar açılır. Aralıksız 1,5 sene eğitim alıp mezun olurlar. Mezun olduktan hemen sonra Kars bölgesinde askerlik görevini yapar. Babasının askerlik anılarını anlatan Kocal, ilk görev yeri Artvin olan babasının daha sonra Of ve Bayburt’ta görev yaptığını ifade eder. Ebeveynlerinin evlilik sürecine ve dönemin kadın-erkek ilişkilerine değinen Kocal, anne ve babasının evlilik hayatından da bahsetmektedir. Anne ve babasının 4 tane çocuğu olur ve hepsi de vefat eder (09:55). Babasının tayini 1931 yılında Büyükada’ya çıkar. Babası, Büyükada’nın ilk hükümet tabibidir. Büyükada’da doğan Kocal, annesinin çocuk sahibi olmak için yaptığı şeyleri anlatır. Ailesinin o yıllardaki hayat şartlarına değinen Kocal, Ada hayatına dair bir kitap yazmaktadır. Babasının Ada'ya tayin olmasına kadar adada hiç Türk doktor yoktur. Ada sakinleri ve özellikle gayrimüslim vatandaşlar ile ilgili anılarını anlatır. Komşuluk ve esnaf ilişkileri iyi olan Ada'daki evlerden ve çocukluk anılarından bahseder. Ada'daki arabacıların formaları vardır. Beyaz kısa ceket giyip kasket takarlar. Rumların yemek kültürünü ve tatlı yeme adabını anlatmaktadır (20:00). Çocukluğunda yüzmeye gittiklerini, Ada'nın sulama aracı ile sabah akşam sulandığını ve temizliğe çok önem verildiğini söyler. Ada'da motorlu vasıta olarak sadece itfaiye araçları çalışmaktadır. Bakkaldan aldıkları çiviti çamaşır yıkarken kullanırlar. Mutfakta büyük bir fırın ve sarnıç vardır. Ada'da su problemi olduğu için yağmur suları biriktirilmektedir. Ada sakinleri evlerinin önünde açtıkları kuyuları buzdolabı gibi kullanmaktadır. Akşam yemeği yenirken ertesi gün ne pişirileceği de konuşulur. Babasının kendilerine verdiği terbiyeden, adab-ı muaşeret kurallarından ve sofra kültüründen söz eder (30:25). Ada'da iletişim araçları konusunda sıkıntı yaşanmaktadır. Habersiz misafirler gelebileceği için özellikle pazar günleri öğle yemeği normalden daha geç bir vakitte yenir. Evlerde yapılan hamur işleri ve güveçler, pişirilmesi için fırına gönderilir. Ada'da hırsızlık olaylarının yaşanmadığını belirten Kocal, Ada'ya gidip gelenleri kontrol ederek güvenliği sağlayan polis Hilmi’den bahseder (34:10). Ada'nın tarihçesi ile ilgili bilgiler vererek ulaşım ve sefer saatlerine değinir. Vapurların zaman içindeki değişiminden bahseder. Ada'ya gelmek ticaretle uğraşan insanlar arasında bir prestij meselesi olarak görülmektedir (38:07). Ada'nın mimari yapısında İtalyan, Fransız, Osmanlı ve İngiliz yapıları hakimdir (39:00). Ada vapurunda hangi yolcunun hangi adada ineceği giyimlerinden belli olmaktadır. Amcası hukuk fakültesindeyken sınav zamanı Burgazada’da bir oda kiralayıp ders çalışır. Zengin aileler yazın adaya giderken piyanolarını bile götürmektedirler (43:50). Ada'daki yerli Rumların yaşamına, ada içi ulaşıma ve Ada'nın mimari özelliklerine değinir. Rumlar müzik aletleri çalarak gece mehtaba çıkmaktadırlar. Balolar ve resepsiyonlar da düzenlenmektedir. Ada'daki otellerden bahseder ve buradaki hayatın zaman içerisinde bozulduğunu dile getirir (45:55). İlkokula orada başlar. Okula her gün faytonla gidip gelmektedir. Ulaşımı sağlayan at arabalarından, bunların sahipleri ve sürücülerinden bahseder. Ada sakinlerinden bazılarının hususi at arabaları vardır. Ada sakinlerinin, adaya gelen yakınlarını karşılamak için iskelede beklediklerini ve bunun bir ada geleneği olduğunu dile getiren Kocal, bununla ilgili bir anısını da aktarır (49:55). Ada'nın kış mevsimindeki vaziyetine de değinerek sakinlerin kış hazırlıklarından, kışı nasıl geçirdiklerinden bahseder (52:15). İlkokulu bitirdikten sonra Saint Joseph Lisesi’ne devam eder (55:35). Anne tarafının Trabzon kökenli olduğunu belirten Kocal, annesinden, dedesinden ve dayılarından bahseder. Annesinin neden okutulmadığını anlatırken anne tarafı ile ilgili anılarına değinir (01:03:35). Çocukluğunda adada Müslüman nüfus azdır. Babasının doktor olması sebebiyle Rumlarla yaşadığı bir hadise üzerinden Ada'da yaşayan gayrimüslimlere ve babasının meslek hayatı boyunca yaşadıklarına değinir. Babası, hastalarını asla bekletmez. Ada'da belediye doktoru da vardır ve doğumlar Ada'da gerçekleştirilmektedir. Ada'nın ilk hastanesi 1950’lerde yapılır (01:11:30). Ada'da yaz ve kış nüfusu arasında büyük farklar oluşmaktadır. Yazın adanın nüfusunda artış olur. Vapuru kaçıranlar otellerde gecelemek zorunda kalır (01:13:27). Okulundan ve öğretmenlerinden bahseden Kocal, son sınıfta cumartesi günleri tatile çıkılmadan ve pazartesi günleri derse başlamadan İstiklal Marşı ve Onuncu Yıl Marşı’nın okunduğunu anlatır (01:15:35). Okulları evden bozma bir binadır ve adanın tepesinde yer almaktadır. Rum okulu ayrı olup okulun öğrenci sayısı Türklerden fazladır. Kendi okulunda Ermeni ve Yahudi arkadaşları vardır. Ada'daki ahşap yetimhaneye ve yetimhanede kalan öğrencilere değinir. Resmi bayramlar hep beraber kutlanmaktadır (01:21:40). Deli Hulusi denilen ve saat merakıyla bilinen komşularını ve aile dostu Pembe Hanım’ı anlatmaktadır. Ada'nın öne çıkan simalarına değinir ve bu simaların dikkat çekici özelliklerini anlatır (01:30:56). Ada dik ve yokuş olduğu için esnaf evlere servis yapmaktadır. Su sıkıntısı da eşeklerle su satan satıcılar tarafından giderilmektedir. Buzdolabı olmadığı zamanlarda Ada'ya buz kalıpları gelir ve bunlar parçalara bölünerek satılır. Mahallelerde dondurma satan seyyar satıcılar vardır. Komşusu dondurmacı Arnavut Bayram Efendi’den bahseder (01:37:40). Sahilde yer alan eğlence mekanlarını anlatan Kocal, bu mekanların pahalı olduğunu ve sık gidemediklerini belirtir. Kapri Restoran’dan ve bu restoranın sahibinden bahseder. Büyükada'ya huzur ve rahatlık isteyenler gelmektedir (01:43:38). Ada'daki hastalar evden vapura sedyeyle taşınarak İstanbul’a nakledilmektedir. Eskiden bu kadar çok hastalık olmadığını belirtir. Ada'nın bozulan mimari yapısından bahseder. Çocukluğunda Ada'da apartman yoktur. Apartmanlar tıp fakültesinde okuduğu sıralar yapılmaya başlanır. Karpuzun içini oyarak lamba yaparlar. Çocukluğunda babasının kendisine sallanan bir at aldığını ve Rumların bayramlarında çocukların Rum evlerini dolaşarak şeker topladıklarını anlatmaktadır (01:48:55). 6-7 Eylül Olayları’nda Ada'ya motorla bir grup insan gelir ve Ada'da gösteri yapılır. Bazı evlerin camları kırılır. Varlık Vergisi döneminde, içinde ateş olan mangal bile müzayedeye çıkarılır. Gayrimüslimlerin malları yok pahasına satılır ve insanlar Aşkale’ye sürgüne gönderilir. Babasının 75 yaşında Aşkale’ye sürgün edilen hastasıyla ilgili bir anısından bahseder. Ada'da Seferoğlu adıyla bilinen bir Rum vatandaşının yaptığı iyilikler dolayısıyla çok sevildiğini ve cenaze töreninin çok kalabalık olduğunu anlatmaktadır. Atatürk ile ilgili Ada'daki bir bakkalın oğlundan dinlediği anıyı anlatır (01:57:00). Ada'da yaşayan Lev Troçki, Sedef Adası’nda atış talimleri yapmakta ve sürekli ölüm korkusuyla yaşamaktadır. Devlet tarafından kendisini korumak için bir komiser ve polis görevlendirilir. Yine Ada sakinlerinden olan Koço Kalfa’dan ve kız kardeşinden bahseden Kocal, Rumlarla çok iyi ilişkileri olduğunu söyler. Müslüman ahalinin gayrimüslimlerle özellikle Rumlarla kurduğu iletişimi detaylarıyla aktarmaktadır. Kocal, 6-7 Eylül sonrasında Musevilerin evlerine Türk hizmetçi alarak çocuklarına Türkçe öğretmeye ve Türk isimleri koymaya başladıklarını dile getirir (02:02:40). Kocal, Rumca'yı birkaç kelime dışında bilmediğini ve Rumların bozuk bir Türkçe ile konuştuklarını belirtir. Müslümanlarla gayrimüslimlerin günlük hayatlarında çok büyük bir fark yoktur. İstanbul’un taşralaştığını söyleyen Kocal, bunu örneklerle açıklar (02:05:30). Ev dekorasyonlarında, Rum evleri hep daha gösterişlidir. Büyükada, Heybeliada ve Burgazada’da Rumlar, Kınalıada’da ise Ermeniler çoğunluktadır. Ada vapurları birinci ve ikinci mevki olmak üzere iki bölümdür. İkinci mevkide oturma yerleri tahtadandır. Vapurda masa ve sandalyelerin olduğu lüks bir bölüm vardır. Vapur biletçileri yolcuların mevkilerine göre fark alır. Vapur seferleri kış mevsiminde azaltılıp yazın daha sık yapılmaktadır (02:14:27). Anadolu Kulübü’nün yüksek bir aidatı olduğunu ve bu yüzden daha çok zengin kimselerin kaldığını söyler. Atatürk hastalandığı zaman Anadolu Kulübü’ne yapılan asansörden söz etmektedir. Savarona Yatı senede bir iki defa Ada'ya gelir. Bahriye mektebi dolayısıyla Yavuz Zırhlısı da Ada'ya gelmektedir. Yavuz Zırhlısı'nın geri dönüşüme verilerek jilet yapılmak üzere satılmasına çok üzüldüğünü de ifade etmektedir (02:17:40). Ada'da balık bol olur ve özellikle palamutlar çoktur. Balıkçılar fazla tuttukları zaman halka dağıtırlar. Ada'da oturanları kışlık ve yazlık oturanlar diye ikiye ayırır. Tıp fakültesine gittiği zamanlarda mürekkep kuyruğuna girdiğini, ekmeği karneyle aldıklarını ve kız kardeşinin yaşı küçük olduğu için çeyrek ekmek hakkı olduğunu söyler. Paşabahçe’den aldıkları cam eşyalar için bile nüfus kağıtlarına damga basılmaktadır (02:23:07). Ada'daki tuhafiye dükkanlarından birini Aleko, diğerini de David Efendi işletmektedir. Pahalı da olsa alışverişler genelde Ada'daki esnaftan yapılmaktadır. Kız kardeşi Sevinç Ünsal ile aralarında 5 yaş fark vardır. Anne ve babasının ev içindeki ilişkisinden ve iletişiminden bahsetmektedir (02:28:10). Babası Aziz Bey’in kahvesine tavla oynamaya gider. Ada'da yaşadıkları için İstanbul ile pek alakaları olmaz. Babasının doktor olması dolayısıyla evlerine gelen hemşehrilerinden örnekler vererek bahseder. Kocal, din eğitimini eve gelen bir misafirden ve babasından aldığını belirtir. Kastamonu’da kalırken evlerine yakın camiye gitmektedir. Evlerindeki dini hayata değinen Kocal, bu konuyla ilgili anılarını anlatır. Ramazanlarda iftar saatinin geldiği kandillerin yanmasından anlaşılmaktadır. Babası mesleğinin yanı sıra Ada'daki bir caminin de dernek başkanlığı görevini yürütmektedir (02:34:40). Gayrimüslimlerin Ramazan ayında kendilerine saygı duyduklarını ve ona göre davrandıklarını dile getirir. 6-7 Eylül Olayları’ndan sonra Ada'daki kilise çanları eskisi gibi çalmamaya başlar. Müslümanlar cenazelerini mezarlığa el üzerinde taşırken gayrimüslimler arabalarla taşımaktadır (02:38:25). Ada'daki huzur 6-7 Eylül olaylarından sonra bozulur. İlişki içinde oldukları birçok komşu ve arkadaşları 1964 yılındaki sürgünle Türkiye’den ayrılır. Bu sürgünde Rumlar, mallarını Türk komşularının yardımıyla satabildikleri için çok zararları olmaz (02:40:20). İsrail’in kurulmasıyla Yahudiler de göç eder fakat daha sonra bazıları geri döner. Gayrimüslimlerin Ada'dan ayrılmasıyla yerlerine Anadolu’dan gelenler yerleşir (02:43:13). Çocukluğunda bamya sevmediğini söyler ve bamya yemeye nasıl başladığını anlatır. Komşular yaptıkları yemeklerden birbirlerine ikram etmektedirler. Bahçelerindeki dut ağacının ilk mahsulünden komşulara dağıtılmaktadır (02:47:53). Almanya’dan Türkiye’ye geldiği dönemlerde yaşadıklarını anlatan Kocal, adanın bitki örtüsüne değinir ve mimoza, akasya ve zakkum ağaçlarının çok olduğunu söyler. Ada'da belediye hizmetleri iyi ve sokaklar çok temizdir. Ada'nın aşağı kesimindeki hava ile yukarı kesimindeki hava çok farklıdır (02:54:20). Güvenlik sorunu yaşanmayan Ada'nın Maden ve Nizam Mahallesi'nde karakol bulunmakta ve geceleri bekçiler dolaşmaktadır. Ada'da yaşamanın nasıl bir duygu olduğundan bahsetmektedir. Ada'da büyüyenler, daha sakin olduğu için kış mevsimini yaz mevsiminden daha çok severler (03:00:45). Kocal, babasının ve kendisinin sanata ve sanatkara bakışına değinmektedir. Kocal’ın babası da kendisi gibi resimle ilgilenmektedir. Modern sanata ve klasik Türk sanatlarına ilgi duyan ve bir süre hat dersi alan Kocal, fotoğraf çekmeyi de sevmektedir. Bu hususta babasıyla ilgili bir anıyı aktarır ve babasının ahlaki yönüne ve değer yargılarına değinir (02:08:27).Öğe Hayati Ferdi Kocal ile sözlü tarih görüşmesi 2. bölümKocal, Hayati Ferdi; 1931, İstanbul; T.C.; Erkek; Doktor; Adlı, AyşeHayati Ferdi Kocal, babasının sağlık müdürü olarak atandığı Kastamonu’da hastaları tedavi etmesinin idari amirle aralarının açılmasına sebep olduğunu belirtir. Gümüşhane’ye sürülen babası görevinden istifa ederek özel bir muayenehane açar. Kocal, babasıyla ters düştüğünü belirttiği vali Mithat Altıok’u ile aralarında geçen diyalogları anlatır (06:10). Kocal, babasının Kastamonu’da bulunduğu sırada Demokrat Parti’nin kurulduğunu ve kendisinin de kurucu üye olduğunu belirtmektedir. Babası, ilerleyen yaşına rağmen II. Dünya Savaşı yıllarında askere alınır (09.00). Kastamonu’dan sonra Büyükada’ya dönen babasının, Kastamonu’ya gitmeden bir sene önce aldığı evden bahseder (11:05). Saint Joseph Fransız Lisesi’nde yatılı okur ve Fransızca eğitim alır. Hocalarını ve eğitimini anlatan Kocal, okulundan memnun olduğunu dile getirir. Mahir İz edebiyat hocasıdır (23:45). Musevi bir arkadaşının üniversite sınavlarına girme anısından bahseder. Kendisi tıbbiyeyi kazanır. İlk önce diş hekimliğini tercih eder fakat kazanamaz. Üniversiteye her gün Büyükada’dan gidip gelir. Mutlu bir öğrencilik geçirir ve üniversite yıllarını tekrar yaşamak istediğini ifade eder. Öğrencilik yıllarında Haseki Hastanesi’nde doğumlara katılır. Dönemin önemli hocaları Ordinaryüs Profesör Remzi Kazancıgil’den ve Kazım İsmail Gürkan’dan bahseder (34:10). Hasta vizitesi sırasında hocası ile yaşadıklarını anlatır. Asistanlık yapmak o dönemde ücretsizdir. Askerlikten sonra Almanya’ya gider (36:35). Rıza Şah Pehlevi ve eşi Süreyya Pevlevi Adnan Menderes iktidarında İstanbul’a gelirler. Gümüşsuyu’na gider Rıza Şah Pehlevi’yi ve eşi Süreyya Hanım’ı görür. Askerliğini İzmir ilinin Hatay semtinde yapar ve askerlik anılarını anlatır. İzmir’den sonra Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesinde askerliğine devam eder. Askerlikten önce Samatya SSK hastanesinde asistan olarak çalışmaya başlar ve burada çalıştığı sırada 1960 ihtilali olur (41:00). İhtilalden sonra askere gider ve tekrardan askerlik günlerinden söz eder. İzmir’den Tekirdağ ilinin Hayrabolu ilçesine gider. Portatif yatağını ve eşyalarını hazırlayıp Sirkeci’den otobüse biner. Otobüse binmeden önce babasıyla Pandeli Restoran'da yemek yer ve burada Pandeli’nin doktor olan oğluyla tanışır (45:00). Hayrabolu’ya giderken yolların kötüdür. Hayrabolu’daki ilk gecesinde bir otelde kalır. Hayrabolu’ya dair izlenimlerinden ve Hayrabolu’da edindiği arkadaşlıklardan bahseder. İyi bir askerlik geçirir. Üç ay emir eri vardır ve üç ay sonra emir eri kaldırılır (52:30). 1960 sonrası kurulan mahkemelerle ilgili haberleri radyodan dinler ve üç kişinin idama mahkum edildiğini öğrenir. İdama karşı halkın tepki göstermesinden korkularak askerlere gerçek mermi dağıtılır (56:00). Askerde dini yaşayışlarından dolayı sıkıntı yaşamamaktadırlar. Ramazan’da oruç tutar ve ibadetlerine karışan olmaz. Marmaris’e giderken otobüste yaşadığı bir anıdan bahseder (01:00:00). Saint Joseph Lisesi’ndeki dini eğitimden bahseden Kocal, okulda önceden Müslüman öğrencilere İncil eğitimi verildiğini ancak kendi okuduğu dönemde böyle bir şeyin olmadığını belirtir. Okulda iki tane kilise vardır ve gayrimüslim öğrenciler kiliseye giderler. Kocal, Saint Joseph Lisesi ile ilgili anılarını din konusunda bazı örneklerle anlatmaya devam eder (01:02:55). Hindistan’dan gelip Saint Joseph Lisesi’nde okumaya başlayan bir arkadaşı ile ilgili bir anısını anlatır. İtalyan, Rum ve Süryani arkadaşları vardır. Okulda kız öğrenci yoktur (01:05:20). Tekrar tıp fakültesindeki eğitim hayatından bahseder (01:07:50). Ailesinin açık görüşlü olduğunu belirten Kocal, kız kardeşinin yatılı olarak Akşam Sanat Okulu’nda okuduğunu söyler. Hafta sonları okuldan çıkıp adaya giderler. Kocal, teknolojiyi sevdiğini ve Almanya’da ilk maaşıyla kamera, ikinci maaşıyla da fotoğraf makinesi aldığını söyler. Televizyon Türkiye’ye gelir fakat yayın yoktur. Yayın olmadığı için insanlar Rusya, Kıbrıs veya Bulgaristan yayınlarını takip eder. Paket programlar, Turgut Özal döneminde yaygınlaşır. İnsanlar telefon almak için ilgili kurumlara yazıldıktan 5-10 sene sonra telefonlar bağlanır (01:14:43). Almanya’ya giderken başından geçenleri anlatan Kocal, Almanya’da bulunduğu senelerde Türkiye ile yılda bir ya da iki kez telefonla konuşabildiğini söyler. Televizyon ile ilgili anılarından bahseder (01:17:05). Okuldan mezun olanlar genelde Avrupa’ya gittiği için kendisi de yurtdışında ihtisas yapmak ister. Başvurusu kabul edilir ve Bulgaristan üzerinden arabayla Almanya’ya gider. Bu yolculuk sürecinden detaylı olarak bahseder. Bulgaristan’da yaşadıklarını anlatırken Bulgar hükümetinden ve Türklere yapılan baskıdan bahseder. Hükümetten korkan Türkler, kendileriyle çok fazla konuşamazlar (01:30:25). Avusturya’yı da gören Kocal, Karadeniz’in Avusturya’dan daha güzel olduğunu düşünmektedir. Dortmund’a bağlı Kanen kazasında bir hastanede çalışmaya başlar. Almanya’ya gittiğinde hastanede kendisi için hazırlanan odada kalır. Almanya’ya dair izlenimlerini anlatır (01:34:15). Almanya’da cerrahi alanında 3 sene çalıştıktan sonra Hamburg’da başka bir hastaneye geçer. Babası kendisini Almanya’da ziyarete gelir. Gemi doktoru olmak ister. Hayber adasında yaşadığı bir anısını dile getirir (01:37:00). O yıllarda Almanya vize talep etmemektedir. Almanya’ya ilk gittiği yıllarda Türk işçiler yeni yeni gelmeye başlar. Alman polislerle ilgili anısını anlatır. İzmit’te kız kardeşi oturur ve İzmit’e misafirliğe gider. Bu sırada işçilerin yediği öğle yemeğinden bahsederek ihtilalden önceki durumla ihtilalden sonraki durumu karşılaştırır (01:41:15). Yokluk vardır ve insanlar mürekkep kuyruğuna girerler. Adada Cumhuriyet baloları yapılmadığını ve yapılsa da anne ve babasının gitmeyeceğini söyler. Annesi yat kulübüne Atatürk’ü görmeye gider ve annesinden Atatürk ile ilgili duyduklarını anlatır. Dönemin giyim tarzından bahseden Kocal’ın annesi, manto ve dökar giymekte, babası fötr şapka takmaktadır. İnsanların giyim kuşamı dönemin inkılaplarına uygundur (01:47:00). Trabzon ile İstanbul arasında giyim yönünden fazla fark yoktur. Başörtüsü ile ilgili düşüncelerini dile getirir. Almanya’da 5 sene eğitim aldıktan sonra Türkiye’ye döner. Yurt dışına gitme sürecine tekrar değinir (01:50:00). Eşiyle tanışmasını ve nasıl evlendiğini anlatır. Evlilik ve iş hayatına değinen Kocal, ilk mesleki deneyimlerinden ve bu dönemdeki anılarından bahseder. Kocal, Vakıf Gureba Hastanesi’ndeki asistanlığından ve cerrahi kliniği şefi ve hattat Dr. Sadi Belger ile olan hatıralarından söz eder. Almanya’da aldığı ihtisas diploması Türkiye’de geçmez ve Türkiye’de tekrar ihtisas yapmak durumunda kalır. Tez dönemi ile ilgili anılarını anlatır. Türkiye’deki çalışma hayatından bahsettikten sonra ayrıca Erzincan’a tayininden ve buraya atanma sürecinden de bahseder (02:03:00). Erzincan’ın modern bir şehir olup nezih insanlar yaşamaktadır. Alevilik kelimesiyle ilk defa Erzincan’da karşılaşır. Erzincan’da kendisine bir muayenehane açar. Burada özellikle hastaların kendisinde bıraktığı izlenimlere değinir. Dönemin sağlık hizmetlerinin nasıl sunulduğundan bahseder (02:15:15). Erzincan’da Fırat nehri kenarında atıcılık yapar. Ruhsatsız silah kullanmakla yasak olmasına rağmen Erzincan köylerinde ruhsatsız silah satımı yaygındır (02:20:45). Erzincan örneği üzerinden dönemin siyasi olaylarına değinir. Siyasi olaylardan dolayı tekrar Almanya’ya gitmek üzere tekrar başvuruda bulunur. Başvurusu kabul edilir ve tekrar Almanya’ya gider. Dönemin Türkiye’sindeki sağlık hizmetlerinden detaylı olarak bahseder. Almanya’dan Türkiye’ye gelirken dostlarına ampul, muz ve tereyağı getirirler. Aynı anda iki hastanede çalıştığı dönemler olur. Modern hastaneler yapılsa da personel, modern cihazları kullanmayı bilmemektedir. Kısıtlı imkanlarla ve zor şartlar altında ameliyatlar yapmak zorunda kalır (02:28:25). Kocal, mesleki tecrübelerini, bilgisini ve başından geçen olayları detaylı olarak anlatır (02:36:00). Almanya’da 3 ay bir hastanede çalıştıktan sonra geçtiği hastanede 10 seneyi aşkın bir süre çalışır. Tekrar hocası Sadi Berger ile ilgili bir anısını anlatır. Cerrahlığın bir tutku olduğunu belirtir ve hastaları iyileştirmenin verdiği mutluluğu tarif eder (02:41:00). Almanya’da telefon kullanımı Türkiye’ye göre çok yaygındır. Kocal, Almanya’da tıbbın muhtelif alanları ve özellikle de alternatif tıp ile ilgilenir. Münih’te akupunktur kursuna katılır. Viyana’da 15 gün akupunktur eğitimi alır ve akupunktur yapmaya başlar. Ozon tedavisini de öğrenir ve Türkiye’ye ozon aletini ilk defa kendisi getirir. Türkiye’de akupunktur derneği kurarak akupunktur seminerleri verir (02:49:45). Almanya ve Türkiye arasında mukayeseler yapar ve Türkiye’de trafik kurallarına uyulmadığını belirterek eleştirilerini dille getirir (02:52:35). Almanya’daki Türk toplumundan, Almanya’dan ve Alman halkından detaylı olarak bahseder. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da uzun süre ordu kurulmasına izin verilmez. Almanlar avcılıkla çok fazla ilgilenmektedirler. Almanya ve Türkiye’yi askeri yönlerden kıyaslar. O yıllarda askeri araçların yaptığı kazaların meşhur olduğunu belirtir (02:57:45). Kocal, Almanya’daki Türklerin entegrasyon sürecine değinmektedir. Almanya’da hastanelerin yanında hastaların kullanımı için kiliseler bulunmaktadır (03:02:40). 1968 yılında annesi vefat eder ve babası ile ilgilenmek için yılda birkaç kez Türkiye’ye gelir. Kocal devamında babasıyla ilgili bir sohbetinden söz eder. Almanya’da bir organ nakline şahitlik eder ve helikopterle organ nakline hasta gönderilmesine çok şaşırır (03:07:17). Turgut Özal’dan sonra Türkiye’de büyük gelişmeler olmaya başlar. Almanya’da yer altı kablo sistemi kullanılmaktadır. 1984 yılında Türkiye’ye dönerken ev eşyalarını Almanya’dan getirir ve Alman bir dostu kendisine yardım etmek üzere Türkiye’ye gelir. Kocal, Türkiye’ye dönüşünden ve Almanya’daki yaşamından bahseder (03:18:00). Almanya’daki anılarından tekrar bahseder. Alman hükümeti vergi konusunda çok hassas davranmaktadır (03:21:25). Ramazan ve Kurban Bayramı’nda cami olmadığı için bayram namazlarını dokuma fabrikasında kılarlar. Türkiye’de yaşanan şeylerin Alman basınına yansımasını anlatır (03:23:40). 1980’lerde adaya döndüğünde tekne sayısında artış olduğunu ve imar faaliyetleri dolayısıyla adanın yapısal anlamda değiştiğini fark eder. Özellikle kendi alanı olan sağlık sektörü ve ayrıca Türkiye’deki sosyal, siyasal ve ekonomik alanlar üzerinden bazı çıkarımlarda bulunur (02:32:05). Muayene olmanın ve ilaç almanın zor olduğundan bahseder. Sabah 06:00’da hastanede kuyruğa girilir ve ilaçlar her zaman bulunamaz. Geçmişteki ve günümüzdeki sağlık hizmetlerini karşılaştırır (02:33:50). Türkiye’ye geri döndükten sonra Fenerbahçe’ye yerleşir ve kendisine bir muayenehane açar (03:37:00). Kocal’ın çocukları, hem Almanya’da hem Türkiye’de iyi bir eğitim alır. Çocuklarının kimliklerini ve öz kültürlerini yaşayabilmeleri için Almanya’dan döndüklerini dile getirir. (03:39:55). Türkiye’ye döndüğünde Selami Çeşme’de elektrikli trafik lambası yoktur ve yollarda polisler durmaktadır. Kocal, Almanya’ya gitmeden önceki Türkiye ile dönüşü sonrasındaki Türkiye’yi anlatır. Tanıdığı gayrimüslimlerden bahseden Kocal, iyi ilişkilerinin olduğunu dile getirir (03:43:55). Fenerbahçe sakinlerine ve semtin sosyoekonomik yapısına değinir. Fenerbahçe’de maddi durumu iyi insanlar oturmaktadır. Göçler, Fenerbahçe’nin dokusunu değiştirmez fakat Büyükada değişir. Kocal, Türkiye’nin dokusunun değiştiği gibi Almanya’nın da dokusunun değiştiğini düşünmektedir. Ada eskiden istirahat yeri olup zengin kesim ikamet etmektedir. Musevi kiracıları ile ilgili bir anısını anlatır (03:50:35). Büyükada’da 6-7 Eylül olaylarında yaşananlara değinen Kocal, son olarak 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşananlar üzerinden Türkiye hakkında değerlendirmelerde bulunur (05.40.45).